20 Mart 2016 Pazar

Sigara Bırakma İlacını Kullanmaya Başladıktan Sonra 28

'hayat zorlu bir yolculuktur ya da güzel bir rüyadır' demişti aşık olduğun ve sana rehberlik yapan adam. 'sana verdiğim değerin onda birini bile bir başkasına vermedim' demişti bir de. sonuçta terk etti beni. sonuçta bakışlarında soğukluk oluştu. sonuçta benden kurtulmak istedi. o zamana kadar ben kendi köşemde aşkımı platonik bir şekilde yaşıyordum. fakat o bir dönüm noktası oldu. ondan sonra aşık olduğum her erkeğin gözünde o bakışı yakaladım, hepsi ağız birliği etmişçesine 'seni insan olarak seviyoruz, sen çok iyi birisin, hep yanımızda ol, ama aradığımız kadın sen değilsin' dedi bir şekilde. bu hayatıma onunla birlikte giren bir kara büyü gibi.

neyse iyi ki dr la tanıştım. bu yolla O.ndan kurtuldum. dr hayataımda olsa da olmasa da artık O. yok, O.nunla olan bağlarımız komple koptu. artık beni hatırlamasını sağlayacak hiçbir şey yok. tam 1 sene geçti onu son görüşümün üzerinden. bu süreçte bir kez aradım onu. o da 3 kez aradı. onun 3 kez araması bana bir şeyler hissettiğine işaret etmiyor, aksine bir şeyler hissetmediğine işaret ediyor. çünkü insan bir şey hissetmeyince rahat oluyor, pek düşünmeden hareket ediyor. İnanamıyorum ondan 1 senedir ayrı olduğuma.

dr. bana aldatılmış bir insana ne yapılır diye soruyor. bu sorunun cevabını bilmeyen kişiyim ben oysa. aldatmak, aldatılmak uzmanlık alanım değil. ama kaybetmek, terk etmek-edilmek konularında profesörlük seviyesinde tecrübelerim var. dr insan kaybedince o kişiyi hayatın anlamı kalmıyor. uzunca bir süre yaşamıyor gibi oluyorsun. kendini tanıyamıyorsun. alışkanlıkların değişiyor. insanlarla ilişkilerin kopuyor. kapanıyorsun içine. bağımlılıklar geliştiriyorsun. düşün ki aklına intihar etmek gelmiyor, çünkü yaşadığını gösterir hiç bir emare yok. defalarca kez rüyanda görüyorsun onu. bir yığın senaryo yazıyorsun kafanda. çeşitli paranoyalar geliştiriyorsun... ve daha bir sürü şey. zaman geçsin istiyorsun. zaman geçiyor. sonra onsuzluğa alışıyorsun. alışsan da hayatın haşa tatsız tuzsuz oluyor. belki bir zaman sonra bir hayat kuruyorsundur..

dr; onun imgesi hala aklımda, ama senin imgeni yine yitirdim. binlerce kez baktım çünkü yüzüne. bir çok farklı mekanda, anda, durumda gördüm onun yüzünü. dünyam onun yüzü oldu. ve daha bir sürü şey. yani olsun o kadar.

dr; seni de çok sevebilirim. senin imgeni de kazıyabilirim zihnime. ama sen benim peşimden koşamayacak kadar yoğunsun, hem farkımda bile olmadığını düşünüyorum artık, ayrıca bir yığın kadın var gibi çevrende. ama şimdiden farkındasın ki hiçbiri ben değilim. ben farklıyım ve senin yarana iyi gelirim. dr; bana öyle geliyor ki ben eninde sonunda seni terk ederim, canını yakarım. oysa sen mutlu bir çocuksun ve hep öyle olmalısın. sana kimse kıymamalı.

dr; ailenle yaşıyorsun. oysa ben her gece seninle uyumak isterim. liseliler gibi orda burda görüşemem seninle, sadece elini tutmak kesmez beni.

ah dr. nerden çıktın karşımı. neden o müthiş gülümsemenle baktın bana.

aynaya bakarken hatırladım; memelerin dini olan üstat "size gülmek çok yakışıyor" demişti bana. sonra kıskandığım yazar kadın bana yolladığı kitabın içine gözlerimin içinin gülmesine dair bir şeyler yazmıştı. hakketten de gülmek bana çok yakışıyor ve gülünce gözlerimin içi de gülüyor.
oysa bu aralar sıkça somurtuyorum ve memnuniyetsiz bir surat ifadem var.

dr. acaba gün içinde aklına geliyor muyum? acaba benden hoşlandın mı? acaba benim senden hoşlanıp hoşlanmadığımı merak ediyor musun? acaba benim hakkımda birisiyle konuştun mu, konuştuysan nasıl konuştun? odandaki o kokunun sebebi ben miyim? o koltukları kendine yakın bir yere çekmenin nedeni benim gelenlerden korkmam mı? acaba peş ve cuma yı bekliyor musun? acaba cuma sabahı toplantı olduğunda gözlerin beni aradı mı? yoksa aklında bir başkası mı var? yoksa gerçekten kalbin mi kırık?

dr ben daha fazla adım atamam. seni tanımıyorum, hakkımda ne düşündüğünü, daha da önemlisi insanlara neler söylediğini bilmiyorum. aslında sana güvenim bir yandan sonsuz ama diğer yandan sana hiç güvenmemem gerektiğini biliyorum. benden hoşlanıp hoşlanmadığın konusunda geçen haftaki eminliğimin esamesi bile yok bu hafta.
ayrıca sen farkında değilsin ama bir yığın adım attım ben sana.
ama artık adım atamam.
renksiz dünyamdaki renk oldun sen.
ama buraya kadarmış gönül sevdamız.
üzgünüm.
seni görünce heyecanlanıyorum, sakarlaşıyorum, mallaşıyorum, process etmiyor zihnim. daha önce hiç böyle olduğunu hatırlamıyorum. benden hoşlanıyorsan ama benim senden hoşlanıp hoşlanmadığımdan emin değilsen; çok üzgünüm sana karışık mesajlar veriyorum, ama ne yapayım, dedim ya heyecanlanıyorum.

neyse ne. hayatımın şu döneminde senin gülüşünü görmek bile yeter bana. devamı gelmese de olur. sen benim yaşama dair umudumsun. tam bir yıl sonra senin yüzüne bakmaya doyamıyorsam (tıpkı onun yüzüne bakmaya doyamadığım gibi) bu demektir ki hala umut var benim için. sen tanrının bir lütfusun bana.
keşke sevsen, keşke adım atsan, keşke sevgilim olsan. ama benden pes. diğer insanların dikkatini çektim yeterince. daha fazla gururumu ayaklar altına alamam ve profesyonel kimliğimi zedeleyemem. hem sen yıllardır ordasın, kimbilir kimlerle nasıl gönül maceraların oldu.
off, yine self esteem in yerlerde. kendime gelmeliyim acilen.
dr; tam iki haftadır hiç bir şey yapmıyorum ve excuse m sensin. gördüğün üzre takıntılıyım. ne yapıcan sen beni. en iyisi kendin gibi standart birini bul ve mutlu, sakin bir hayat yaşa. benle hayat maceralı ve inişli çıkışlı olur.
OFFF, yine saçmalama modundayım. bir yandan değersizleştiriyorum kendimi, bir yandan iltifatlar yağdırıyorum. tek başına zyban bunca etki yapmış olamaz üzerimde. O. nun kendisi için dediği gibi "demek ki bende de bir bokluk var".

-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

oraya gelen adamlardan birisi tabutta rövaşata daki adamın yüzünü hatırlatıyordu. cuma günü gelen, sorulan sorulara yanıt vermeyen, sürekli gülen çocuk. kirpikleri ne güzeldi. acayip masum bir yüzü vardı. "kolum kırıldı, öncesinde okula gidiyordum, geç yazdılar okula, sonra buraya geldim, çalışamadım dedim ya" diyor. dr anlamıyor onun ne dediğini. anlayamaz onun dünyasını. çünkü çocuğun anlattıklarının bir karşılığı yok. ama ben anlıyorum. doğulu çocuk. geç yazılmış işte okula. bu yaşa kadar hala orta okula gitmesi insana kurgu gibi geliyor ama gerçek de olabilir. çok güzel bir gülüşü var çocuğun. dr. gülerek bakıyor çocuğa, gülerken göz kırpıyor, başını sallıyor, o böyle yaptıkça çocuk (tıpkı küçük bir çocuk gibi) daha çok gülüyor.
peki dr. neden bu kadar çok gülüyor? daha doğrusu neden bu kadar güleç? neden insanlar onu bu kadar çok seviyor? ayrıca neden hemen benim standartlarımı benimsiyor? kapitalist sistemin en boktan 2 üyesi odaya geldiğinde dehşetle ve ibretle onları izledim. üyeler çıkarken "başınızı ağrıttık" dediler, dr "hayır" dedi. ama onlar gidince "hakketten başımı ağrıttılar" dedi. ben orda olmasam böyle düşünmeyecekti büyük ihtimalle. BİNGO. zaten fark etmiştin. dr da tıpkı senin gibi uyaranlara karşı çok sensitive. anında fark ediyor sende olan değişikliği. ve senden hoşlandığı için senin ruh haline bürünüyor. senden hoşlanmasa sürekli birbirinize bakıp gülmezsiniz, emin ol bundan. kesinlikle hoşlanıyor. önce adın şuydu dimi diyor, onay alınca zafer edası kaplıyor suratını. sonra orda bulunuşunla ilgili bilgileri sıralıyıp senden yine onay almak istiyor. sen ona sorular sorunca da paşa paşa cevap veriyor. dr senden kesinlikle hoşlanıyor. ama hoşalnıyor olması bir adım atacağı anlamına gelmez. ayrıca geçen haftalarda senin pat diye giderek ona yaptığın götlüğün yanında, onun sana yaptığı ne ki.
sensitive olmasına yönelik diğer kanıtsa ortamdaki bir başka erkeğe baktığında dr un modunun düşmesi.
HOŞLANIYOR İŞTE SENDEN. KENDİNE GÜVEN, ONDAN DA KENDİNDEN DE ŞÜPHEYE DÜŞME. ADIM ATACAK SANA. BEKLE SABIRLA. BIRAK SENİ AVLADIĞINI SANSIN. (20 mart 2016, 23.26)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder