27 Aralık 2016 Salı

ahmed

bakışlar 1-2 saniye bile daha fazla karşılaşsa bu apayrı bir anlam verir bakışlara.
ahmed'in bugünkü bakışı kesinlikle "beni tahrik etme" ana temasını taşıyordu. öyle ki yanından ayrıldıktan sonra içim bir hoştu ve bedenimde değişik bir enerji akışı vardı.
o da bir adım attı işte. bir ben adım atıyorum. bir o adım atıyor. karşılıklı adımlaşıyoruz. bugün onun adımına ben de karşılık verdim. onun etkisinde kalarak verdim. soğukta davranabilirdim ama bunu yapmadım.
keşke ahmed'le sevgili olsak. keşke sevişsek onunla. keşke aynı yatakta uyusak.
tanrım bana bir sevgili. (28-12-16)

22 Kasım 2016 Salı

AQs

sen kim köpeksin ya. resmen bana ayar vermeye çalışıyorsun. ben görmüyor muyum karşıdan gelirken bana bakarak fısıldaştığınızı? ne çalışıyorsun sen ya? resmen bataklığına beni de çekiyorsun. bi kurtulamadım resmen senden. arkadaşım alıp geçmişsin bu dersi. madem siktir olup gitsene burdan. ama yok kalabildiğin kadar kalıp insanları da kendi bataklığına çekeceksin değil mi? senin yanında olan insanları da anlamıyorum ki.
yazık ya. sabileri de kendi safınıza çektiniz. belli ki size yönelik bir tavır var. ama siz bizleri de katarak bir cephe oluşturmaya çalışıyorsunuz. resmen insanların algısıyla oynuyorsunuz. hele sen. sen ne adi bir insansın ya. nerden bulaştım ki ben sana.
bundan sonra ben kimsenin arkasından tek bir söz etmiycem.
ama öyle yanlı şeyler söylüyorsunuz ki size confirm etmek zorunda hissediyorum kendimi. sırf siz beni dışlamayın diye. hoş böyle de dışlıyorsunuz beni.
tanrım nolur bu konuda eden bulsun. kötü düşünen, ortalığı karıştıran hakkettiğini alsın en sonunda.
ya siz kim köpeksiniz? önce dönüp bir bakın kendinize. sonra diğerlerini eleştirin, yerden yere vurun. daha bu aşamaya geçmeden.. uzak durun burdan ya. sizin gibi pisliklerle burası bulanacağına, daha az bulansın burası.

zerre memnun değilim sizden, sizle aynı grupta olmaktan. gerçi sizden önceki gruplarda gayet boktan.
offfffffffffffffffffffffffffffffffffffffffffff. (22-10-16)

dersin başına geçtim, hala bu insanlarda aklım. resmen kötü hissediyorum şu an kendimi.
tam olarak aptal yerine konduğumu düşünüyorum. beni kontrol etmeye çalıştıklarını düşünüyorum. resmen saflaşmışlar ve beni de kendi saflarına çekmeye çalıştıklarını görüyorum. umarsamıyorlar, önemsemiyorlar beni. ama bir şekilde benimle konuşuyorlar, yanımdalarmış gibi duruyorlar, çünkü bir yandan da emin olamıyorlar benden. işlerini yokuşa sürerim diye çekiniyorlar.
ya zaten işiniz çok boktan. siz bu kadar çirkeflik yaptıktan, bu kadar şeffaf olmadıktan sonra acaba size nasıl bir geri dönüş olmasını bekliyorsunuz? siz acaba diğerlerine nasıl yöneldiğinize bakıyor musunuz? bakmıyorsanız neden diğerlerinin size yönelişlerine bu kadar takıyorsunuz. siz boktansınız ve haliyle sizden hazzetmiyorlar, sonuçta otorite oldukları için de size kötü yansıyor bu. fakat sıradan insan olsalardı zaten dinlemezdiniz ki onları. yine dışlardınız, tıpkı şu anda otorite olmayanlara yaptığınız gibi.
allahaşkına uzağımda durun ya. bulaşmayın bana. ben kendi yoluma bakıyorum, çok kendimleyim, eğitim almak için burdayım. bu tarz mevzulara çekmeyin beni. (22-10-16, 17.02)

10 Kasım 2016 Perşembe

yazıklar olsun

az konuşayım artık. çok konuşuyorum. bir şeyi bir cümleyle söylüyorum. sonra o cümleyi başka kelimelerle tekrar söylüyorum. anlaşılmadığımı düşünüyorum herhalde. bir de çok laf ettikçe credibility ni de yitiriyor gibisin.

***

kırıldım bir yerlerde. kırdı beni G. bazı noktalarda.tam da kırdığı için şu an bu noktadayız.
ilk olarak evin yolunu bulamadığımda bir sürü methiye düzmüştü. dinlememişti bile. asıp kesmişti. azarlamıştı. sen kim köpeksin ki azarlıyorsun beni. beni dinlemek için alan dahi yaratmamıştı. orada bok gibi hissettim. o noktada başladı ondan uzaklaşmam.
bugün de bir şeyler söylüyor. söyleyişleri incitti, kırdı beni.
buyum işte ben. senden bir şey de saklamıyorum. sana anlayış göstermeye de çalışıyorum. fakat neden senden bu anlayışı göremiyorum. elbetteki bir çok noktada sen de anlayışlısın. ama anlayışlı olmadığın noktalar da var.
ha bir de mail atmışsın bana. o maile yönelik reflectionlar yapmak istedim. zorunluluktan falan değil. yapmak istedin işte. sense dinlemedin beni. buna gerek yok dedin. şu an dinlemek istemiyorum gibi bir şeyler söyledin. o esnada dinlemek istemeyebilirsin. ama alan da yaratmıyorsun ki bana.
bir şekilde senle olan ilişkimde asimetri var gibi. ilişkimizin merkezinde sen varsın gibi.
ha birde evinizdeyken bulaşıkları yıkayıp durdum. hakkatten yıkamak zorunda da hissettim. bir yığın başka dinamik de olabilir burda. bana orda giydirmek yerine anlayış geliştirsen, yanımda olduğunu bilsem zaten şu an şu noktada olmazdık.
sen bu halinle kabul eden bir sürü insan vardır.
fakat tam da beni bu halimle kabul etmediğin için kabul edemiyorum seni.
elimden gelen bir şey yok. iyi hissetmiyorum yanında.

çok insan yok hayatımda. senle olmak iyiydi, güzeldi. fakat artık kötünün iyisisin benim için. ama "kötünün iyisi" olacak bir ilişki istemiyorum ben. yanında diken üstünde olacağım birisindense hayatımda o birisi olmasın. yanında kırılıyorsam bil artık kırıldığımı. hiçbir şey yokmuş gibi gülmeyeyim ben bir zahmet. sen kırılıyorsun ama tam da ben kırıldığım ve bunu sana yansıttığım için kırılıyorsun sen.

bazı insanlarla bazı şeyleri konuşamazsın. konuşacak kadar rahat hissetmezsin. gerçi genel olarak ben rahat hissetmiyorum. ama senle hiç rahat hissetmiyorum. sana gelip bunları anlatmak hiç gelmiyor içimden. dicek bir şey yok. ilk kırıldığım zamanlarda da yoktu.
sen "seni kaybetmekten korkuyorum" temalı maili atabilecek pozisyondasın, bense öyle bir mail atamam sana. atamam işte. bizim aramızdaki dinamikte böyle işte.

şu an kendimi %100 haklı görüyorum. senin tarafından bakamıyorum olaya.
sadece senin birilerini azarladığını bizzat gördüm bir-iki kez. A. H. nin bir şekilde senden uzaklaştığını düşünüyorum. varmaya çalıştığım nokta şu: insanlara öyle şeyler yapıyorsun ki senden uzaklaşıyorlar. bu da senin bug ın. o kişilerden birisi olduğum için üzgünüm. fakat bu hale sen getirdin beni. ayrıca doğrudan bana yönelik tehdit var senden yana.

"her ilişkinin bir süresi var ve bu ilişkinin süresi doldu" demek düşüyor bana.

***

ikidir Z yle buluştuktan sonra acayip düşüyor modum. resmen enerjim çekiliyor, başım ağrıyor. neden böyle oluyor hiçbir fikrim yok. oysa ki çok iyi bana karşı.
çok haklıydı Z utku konusunda. bir şekilde uzak durmayılım Utku dan. Bir yığın erkek var piyasada. o da vazgeçilmez değil, kimse değil. belli ki ben yine pattern ime girdim. belli ki yine canımı yakmak istiyorum yeniden ve yine. uzak durucam ondan. daha fazla acı çekmek istemiyorum.

bir de beni anlamıycak insanlara ne diye kendimle ilgili şeyleri boca ediyorum.

***

ayrıca sınıf arkadaşlarıma neden hep ben bir adım atıyorum. neden onların gözlerindeki kırılmalara ben takılıyorum. onlar neden umursamıyor beni. onlar neden adım atmıyor bana.

artık beni sevsinler, kabul etsinler diye daha fazla adım atamıycam. nasılsa bana bir faydaları yok.

bir de sikmişim bakışları. nasılsa bakışlara takıp her seferinde "dostum neden bana öyle baktın" diyen ben oluyorum. şimdiye kadar bir allahın kulu da bana gelip "neden bana öyle baktın" demedi ki. ben de artık bakışlara aldanıp ne gidip birine "usta sorun nedir" diycem ne de "aa öyle baktı bana, kesin hoşlanıyor benden, ben de gidip de şuna adım atayım" dicem.

benim gibi sizlere kapısı kapalı gibi dursa da, kapısı açık, aşırı hassas, (kendisi lehine olsa dahi) sizleri kırmak istemeyen birisini bile böyle törpülediniz ya, helal olsun. (10 kasım 2016, 23.12)

5 Kasım 2016 Cumartesi

"havuç" artık hayatımıza girmişti, WHAT CAN I DO SOMETİMES

dr geliyor ara ara aklıma. beni istemeyişine anlam veremiyorum. epeyce şaşırıyorum. bu adamın benden hoşlandığını düşünmüştüm. ama görüşmek dahi istemiyor benimle. neden ki? bence merak ediyordu beni. neden böyle oldu. aklım almıyor. anlam veremiyorum.
ara ara yüzü, gözleri aklıma geliyor. bazen onun davrandığı gibi davranıyorum hastalara.
epeyce özlüyorum onu.

sonra utku var. aikido hocası oluyor kendileri. heyecanlanıyor gibi ara ara. bugün "ismini biliyordum, unuttum, neydi" gibi bir şey dedi birisi için. o ara "yeme bizi" şeklinde bir bakış attım, "gerçekten biliyordum" dedi heyecanlı gülümsemesiyle. adamın yaydığı enerjiden bir sevgilisi olduğu sonucuna varılmıyor kesinlikle. aksine "yazık ya kadınsız kalmış" diye düşünüyorsun. ama bir sevgilisi var. bugün an an gözlerini üzerinde hissettim hatta sevgilisinin. ne sevgilisi ya, nişanlılar. ama kız küçük ya. yaşsal olarak evet küçük, ama deneyim açısından da küçük. belli steril de bir ortamda büyümüş. yüzünden anlıyorsun küçük olduğunu.

çok acayip bir an oldu. onunla eşleşti, onun üzerinden bir hareket gösteriyordu. kızı yere devirdiğinde ben kıza bakıyorum o bana bakıyor. 3-4 kez oldu hem de bu. ne yapmaya çalışıyor?
hipnotize olunuyor sanki benim gözlerime. hipnotize olmuş gibiydi.

son gördüğüm güne kıyasla epey baktı bana. son görüşümde bildiğin ignore ediyordu beni.
bir hareket gösteriyordu. "böyle sevilir" gibi bir şey dedi. epey canımı acıttı. ben de bir tepki verdim, canımın acıdığına dair. güldü, gitti. ben partnerimle arkasından geyik çevirirken, nişanlısı kötü kötü, "dön önüne, ne gülüyon lan" bakışıyla bana baktı.

nişanlı bir adama bakmayı ben de istemezdim. ama çok tatlı adam ya. uzun süredir bu kadar tatlı bir adam görmedim. hem benim başıma gelmesini istemediğim şeyi başkasına yapmamak gibi bir şeyim vardı ya hani. nasılsa yapmadığım şeyler de başıma geliyor. tamam eşim olsa birisi ona yönelsin istemem. ama yönelen yönelir. kimse de buna engel olamaz. o eş de o kişiye yöneliyorsa siktir olsun gitsin zaten. velhasıl ben bu çocuğu unutmuycam. hoşalnıyorum işte adamdan. bakıcam, yönelicem ona. nişanlısı da kudurursa kudursun. zaten adamla nişanlanmış, zaten yakınlar. bir zahmet izin ver de biz de uzaktan da olsa sevelim, beğenelim adamı. bu kadarını çok görme bari. (6 kasım 2016, 00.06)

13 Ekim 2016 Perşembe

bana bir terapist lüften

aikido dan çok şey öğreniyorum.
bir şeyi yapmaya başladığımızda hemen üst bir performans gösteriyoruz. oysa bir dur, soluklan, daha beginner sın.
yapa yapa öğreteceksin vücuduna. belki üç ayda yavaş yavaş inşa ediceksin, ama her denemen emin yol bir şey katacak sana, bedeninin her yaptığında hafızasına atacak onu.
bir de başarısızlık nedir bilmiyor gibisin, hayatın hep başarılarla dolu gibi. şimdi yapamayınca nasıl da kötü hissediyorsun. nasıl da beceriksiz, aşağılanmış. hatta dün ağlamak istedin, tıpki küçük bir çocuk gibi. aklındaki görüntüyse sen ağladığında birilerinin yanına gelip "neden ağlıyorsun" demesiydi. sen de "yapamıyorum" dicektin ve onlar bu durumun çok normal olduğuna seni ikna edecekti.

emrah a mail atmanın nedeni nedir? kendini kötü hissetmek mi? illa ki o kendini değersiz bulduğun, kendini suçladığın, kendini küçümsediğin döngüye girmek miydi istediğin? neden tam şu an?
daha bir kaç gün öncesine kadar güzel şeyler geliyordu aklına. emin olamıyordun onun seni isteyip istemediğinden. küçük de olsa bir ihtimal vardı "belki hayatındaki çok kötü bir dönemdeydi".
şimdiyse seni istemediğinin farkındasın, bu canını yakıyor, kendini değersiz hissediyorsun, aklına en kötü senaryolar geliyor. yanisi yine bir pattern e girdin. kendi kendini soktun. ama kendine engel olabilecek bir durumda da değildin. her şey çok dürtüseldi. ve sen illaki o dürtüyü karşıladığını biliyorsun. o an olmasa bir sonraki gün iletişime geçecektin. bir an önce atıp kurtulmak istedin bu gerilimli ara dönemden. ve attın mesajı.
ama daha çok rahatlamadım. utançla doldum. onun gözündeki imajımın zedelenmesi, onu hayal kırıklığına uğratmış olmam, belki de bana dair hiçbir zaman olumlu hislerinin, düşüncelerinin olmaması ihtimali..
zor günler.
evren ücretin sorun yaratmayacağı ama ilişki patternimi ele alabilecek bir terapisr istiyorum senden. please bu isteğimi karşıla. (13-10-16)

26 Eylül 2016 Pazartesi

bağımlılık..

görmek istiyorum emrah ı. hayatta sadece o varmış, başka kimse yokmuş gibi. çok acayip bir duygu.

ona ulaşsam, sonra görüşsek, ee sonra? bir kez görüşmek yetmiycek ki?
hem u ile buluşmuş ve cem yılmaz izlemeye gitmiştik sinemaya. bir daha buluşmadık. ki zaten olmasa da olur türden bir akşamdı.

of be emrah. of ki ne of.

diyelim ki mesaj atıcam, ne yazabilirim:

- seninle görüşmek istiyorum.

- seni görmek istiyorum.

- bu günlerde bir yerde buluşup güzel bir kahve içsek?

- sizin arayıp soracağınız yok sayın kızılay...

of be bunların hiçbiri olmaz ki. hem de hiçbiri olmaz.

ah be emrah. aramıycaksın dimi. çok belli bu ve ben bunu göremiyorum.
neyse ya, hayırlısı neyse o olsun. nasılsa elimden gelen bir şey yok.

bunun adı zaten aşk değil, bildiğin bağımlılık.


hem zaten birinden hoşlanan insan bir gün bilmem kaç gün bekler. ama 2 aydan fazla zamandır ses seda çıkmıyorsa belli ki aynı frekansta değiliz.
hani fikriye abla beni arıycağını söylemişti.
yalancı falcı.

24 Eylül 2016 Cumartesi

senin de yolun açık olsun doktor.

Yeter ya artık.
son görüşmemizden bu yana aklıma gelmediğin bir gün olmadı.
gerçi bu bir şeyi göstermez, belki sadece takınıtılı olduğumu gösterir.
neyse ne.
yeter arkadaş.
kendime daha fazla işkence çektirmiycem.
ben çağırmışım adamı buraya, hem de yüzsüzce, 2 kez.
ben adama mesaj atmışım, buraya gel diye.
yetmemiş yine mesaj atmışım.
bi de o mesajın içinde buraya yine davet etmişim.
lan toplam 4 kez "gel" demişim, yuh bana.

adam aramıyor işte. 4 kez beni başından savan adam, 5. kez mi "aa tabi geleyim" dicek.

yeter artık.

nasıl ki bir daha b. nin adını ağzıma almadıysam, bir daha doktor dan bahsetmiycem kimseye.
bu sayfa kapandı.

yolu açık olsun ne diyim.

21 Eylül 2016 Çarşamba

insanlar bana iyi davranınca bir tür utanç duyuyorum: why??

aşkta kaybettik bari üstümüze aldığımız sorumlulukları halledelim dedik.
dün burdaki hocam tez danışmanım olmayı kabul etti, bugün diğer tez hocam tel le arayarak beni mest etti.
hayatta yolunda giden şeyler de var, hem de beni epey kaygılandırdıktan sonra, aslında yolunda gittiğini gördüğüm şeyler.
evren teşekkürler sana, hem de binlerce kez. nasılsa her konuda bir bildiğin var.
hayatımda ilk kez bugün "akışa bırakmanın" ne demek olduğunu anladım. yani "plan yapma durmada, sen önündeki işi yap, yaşa, olacak olanlar zaten olacak, boşuna yorma be güzelim kendini" demekmiş ya.
acaba B. bana "akışına bırakalım" dediğinde bunu mu kastetmişti?
hem ferhat diye beni lisansta da şimdimde de şaşırtan adamın da "flow" çalışması (o zaman kabalığıyla, geçen sene bana karşı sempatik tavırlarıyla, kibarlığıyla).
evren diyor ki:
"bak şu şu konuda şu anın var, o konuları unutma diye sana anılar yaşıtıyorum, ilerdeki bir anda eksik bir parça olduğunda "a-ha effect" le o anı hatırlıycan ve resim tamamlanıcak.
vay be. yalnız çok yalnızım ben.
demek ki iş insanıyım ben. bir şeye baş koyunca yapıyorum. ahanda 3. yılına girdiğim tezimin analiz kısmını toplam bir haftadan kısa sürede yazarak, peak noktasına ulaştım.
hakkımızda hayırlısı olsun, her şey kabulümüz.

19 Eylül 2016 Pazartesi

hüküm verildi: tek taraflı bir hikaye bizimkisi :/

Emrah da beni sevmiyormuş/hoşlanmıyormuş işte.
benim onun aklıma gelmediği gün geçmedi, taa mart ortalarından beri.
onu görmeyi çok istiyorum.
onun da beni görmek istediğini bilsem, benden hoşlandığını bilsem, gider kontör alırım hemen yarın sabah ve ona akşamüstüne doğru mesaj çekerim "görüşmesek mi artık?" tadında.
ama bana karşı özel hisleri olsa 2 aydır muhakkak bir adım atardı.
of ki ne of. bir daha bakamıycak mıyım o gözlere?
hem zaten o gözlere bi kaç saniyeden daha fazla baksam, kendimi tutamaz adamla öpüşmeye ve ortam elverişli olsa sevişmeye başlardım.
yani iyi ki aramıyor.
bu da kendimi teselli etme çabaları. (19-09-2010)

17 Eylül 2016 Cumartesi

Bir Erkek Sevmeye Neresinden Başlanır?

Başlıktaki soruyla ekşide karşılaşıyorum. tabiki aklıma emrah geliyor. çok acayip; bursa da ona mırın kırın eden ben, taa özümden onu istemediğime inanan ben, ank için otobüse biner binmez emrah a mıknatıs gibi çekildim. ulaşmak bile istedim ona, yeter ki çoğu detayını unuttuğum yüzünü göreyim dedim.
aramıyor. bekliyorum bana ulaşmasını. ya boşa bir bekleyişse? mesela kendi haline bıraksak avukat o. beni hayatta aramazdı, ama bu bilgiye ben şu an sahibim, o zamanlar aramasını umut ediyordum büyük ihtimalle. ya emrah için de aynı durum geçerliyse?
neyse ne. bir yığın erkeği ben aradım da ne oldu? şu an hiçbiri hayatımda değil, ki umrumda da değiller. varsın emrah arıycaksa arasın, aramıycaksa yolu açık olsun.
hayatımda ilk defa değişik bir şey yapayım ve bir erkeğe ulaşmayayım. amin.

24 Temmuz 2016 Pazar

"daha sonra inşallah" ne demektir ulan??

dr la ilgili sürekli karışıyorum. "ortalık karışıkmış daha sonra inşallahmış". bu adam istemiyor mu beni? istemiyor heralde. (22-07-16)

zyban+dr+yalnızlık

zyban kullanışımın 3. günü. tekrar sigaraya başladım.
dr a mesaj attım. duygu içermeyen, nötr yanıtlar yazdı.
kırgın hissediyorum. ara ara kızıyorum dr a. ara ara utançla doluyorum.
ne yapacağımı bilmiyorum; tüm gün öyle geçiveriyor.
arada telefona bakıyorum, hani belki dr dan bir mesaj vardır, belki aramıştır diye.
yine bir girdaba düştüm, çıkamıyorum, hoş çıkmaya da çalışmıyorum.
gerçi tüm enerjimi toplayıp hastaneye gidip zyban yazdırdım.
herkesten ve her şeyden uzak hissediyorum. kocaman evrende yine yapayalnızım.
ve dr yok.
oysa benden hoşlanıyor sanıyordum; hakikaten yanılmış mıyım. hakikaten hiç sevmedi mi beni. hiç mi aklına gelmiyorum. benimle dalga da geçiyor mudur?
hiç mesaj atmıycaktım ona. en fazla iyi olup olmadığını soracaktım. tıpkı onun gibi yanıtlar vericektim. olucaktı biticekti.
şimdiyse utanç doluyum. thanks a lot be dr.
lan şu aşamadan sonra sen de gelme. zaten apayrı dünyaların insanıyız. sen kendi cehenneminde, yalan hayatını yaşa. ben de yalnız hayatımı.
hem zaten senin gibi sigarayı yutarmışçasına içmeyi merak ettiğimden başladım ben sigaraya. seninse umrunda değilim.
saol. sayende bir daha bir erkeğe adım atmam. sayende bir daha bir erkek için bir şey yapmam.
saol be.
yine bir erkek kırdı beni. paramparça bir şekilde bıraktı ortada.
eyvallah be dr, eyvallah.
sen de o boktan güruhtansın.
daha bir kaç gün öncesine kadar yan yana gelişimizin hayalini kuruyordum, her şey çok güzel olacaktı. şimdiyse seninle yan yana gelmek korkutuyor beni. ne yapçaz ki yan yana gelince. sıkılmıycak mıyız yan yana. bir kez görüşsek bir daha görüşmeyiz nasılsa.
kısacası kendime güvenim, öz saygım acayip darbe aldı. kendimden tiksinir duruma geldim. bana attığın mesajlar, adımlarımın karşılıksız kalması bu halde olmamın en büyük nedenleri.
saol be hacı. (24-07-16, 19.04)

28 Haziran 2016 Salı

'mecnun' değilseniz siktirin gidin ulan

dostum sen mecnun ne demek bilir misin?
goy goy güzel, kolay lokma olmak güzel, dürtüsellik güzel. lan bu kez de kadir kıymet bilmiyoz ki lan biz. buna ben de dahilim, karşıma çıkan erkeklerden bazıları da dahil.
misal ben M. ile bedensel bir şey yaşamasam ne olurdu?
ama insan gençken o an o şeyi yaşamazsa kuduracak sanıyor. oysa biraz bekle. bi dur. elbet kendi düşecek senin kollarına. düşmüyorsa da eyvallah.

yalnız belki de ben seviyorumdur ulan mecnun olmayı. belki ben seviyorumdur birinin peşinden koşmayı. onu elde etmeyi.

ayrıca dr un arkadaşıyla siyam ikizleri gibi bir ilişkisi var. anasıyla babası da taa ordan buraya gelmiş o buraya geldi diye. demek ki beyimiz uzun ilişki adamı. demek ki derinlikli ilişkiler kurabiliyor.

numaramı aldığı o an dürtüsel bir andı. kibarlıktan yaptığını düşünmüyorum. varlığım, bakışlarım haz verdi ona, ondan dolayı aldı. ama sonra etkimi yitirdim üzerinde. benim onun aramasını beklediğim bu günlerde belki de bir kez bile aklına gelmedim, çok olası değil mi?
yok çekiniyormuş, yok bilmem neymiş. ulan adamın umrunda olmama ihtimalimiz de var, ona ne diyon hacı?
hem zaten adam herkese mavi boncuk dağıtıyor işte, yalansa yalan de.

dr sana ayrılan sürenin sonuna geldik.
hoş buluyorduysan bir adım atsana ulan şimdiye kadar.
gelmişsin 30 yaşına. evlilikte düşünüyorsun işte. hala neyin peşindesin.
ne olsun istiyorsun? 40 ında bir çocuk sahibi olmayı mı? olm geç değil mi ulan o yaş.
gerçi sen de haklısın, daha uzmanlığını bile almadan evlenmek ne demek. (28-06-16, 14.16)

27 Haziran 2016 Pazartesi

yine B.

daha dün müydü önceki gün müydü. B. benim için bir anlam ifade etmiyor diyordum.
şimdi arattım yine onun ismini de sevdiği kadının ismini de netten.
"eve gidince bizimkilerin hesabından facebook una mı baksam" dedim.
aman ya, en iyisi bulaşmamak.
zira "facebook" deyince kendi kendime bi panikledim, bi şey oldum. "ya hoşuma gitmeyen şeyler görürsem hesabında" diye düşündüm.
aman ya..
o da kendini vazgeçilmez görüyor mu acaba? tıpkı benim onu öyle gördüğüm gibi.
artık hiç bi şekilde o tanıdığı küçük kız çocuğu değilim.
epey değiştim, fiziksel olarak da kafasal olarak da.
mesela artık hayatta ona karşı dürtüsel davranmamam gerektiğini çok iyi biliyorum.

hem insan arayıp sormayınca o kişiyi son haliyle hatırlıyor. araya yeni anılar girmemiş oluyor. oh, mis. kendim çalıp kendim oynuyorum.
halbuki ikimizde yaşlanıcaz. çok değil 20-30 yıl sonra bedenlerimiz epeyce değişcek.
o kolayca birileriyle sevişemiycek mesela.
ne bilim ya.
"değer miydi be B." diyesim var. ne saçma dimi. adam istemedi işte. zorla mı ulan. hem adam isteyebilse, buna muktedir olsa isterdi be beni. benden iyisini mi bulcak.

sesini son kez duyduğum zamanın üstünden 7 ay geçti;
son kez göreli 15 ay;
son kez arayalı 14 ay.

vay be.

sigara tiryakisi olup bıraktım bu sürede.
kilo verdim ve eskisinden daha kiloluyum.
kaslarım eridi gitti walla.
dr u sevdim. gördüğüm en güzel şey o oldu. bir bakışına dünyaları sığdırdım.
git gide saçma bir insana döndüm.
iyice içe döndüm.
boyun ağrıları başladı.
dizlerime ağrı girdi.

vay be. neler neler oldu.

hem sonra ank dayım, yine aynı kampüste.
son kez onunla seviştim, 15 ay olmuş.
bir erkeğe dokunalı da.

ama dr hepsine bedel.

bir gün bir sevgilim olur mu gerçekten?
gerçek bir sevgili.
şimdiye kadar hayatıma giren kimse gerçek sevgilim olmadı bence.
hepsi o zamanlarda da "öylesine" sevgililerdi.
sevdim ama, çok derinden sevdim.
derecelendirmek yakışmaz ama en çok da B. yi sevdim.
sonra H. yi de sevdim ulan.
U. yu da, D. yi de.
sonra hikmet i de sevdim. gökhan ı hakan ı da.
ama kimi gerçekten sevdiysem olmadı. ya platonik takıldım, ya asıl kadın olamadım.

bu sevdiğim insanlara bir şey yapıp yapmamak benim kontrolümde değildi. elimde olmadan sevdim onları. elimde olmadan dürtüsel davrandım onlara.

mesela şimdi dr. un numarası var ama 10  günden fazla oldu ve aramadım. "aa ama o arasın" diyorum. hangi ara bu hale geldim ben.
mesela karşımdaki B. olsa durabilir miydim?

1. bence falcının dediği gibi dr a karşı bi şeyler hissetmek için kasıyorum ziyadesiyle, 1 i 10 yapıyorum.
2. Dr da M. gibi, O. gibi veya H. gibi. yani adım atsam bana kollarını açacak. ama terkedilmeye mahkum. defalarca "kalbi kırık" deyimini kullandı hastalara. kendinden bahsediyordu o esnalarda. dr da iyi adamlardan. oysa ben piç adamların müptelasıyım. iyi adamlara ben de basıyorum tekmeyi. dr dan buna dair yığınla sinyal alıyorum.
belki ben adım atmasam adam adım atmıycak. bu durumda da helal ona. ben adım attığım bi şeyler yaşıycaksak, onun da diğer saydığım kişilere benzer özelliklerinden dolayı, ben bırakırım onu.
bari gelcekse kendi gelsin de "kendim ettim kendim buldum" desin.
hem ben gitmeden o gelirse, belki bu aradaki süreçte ben de gaza gelirim ve onu gözden çıkarmam.
belki dürtüsel davranmayarak değişir dönüşürüm.

kısmet, tüm bunlar kısmet be dostum

Ha bu arada;
dini meme olan lavuk; ne ayaksın ulan sen. yine tweet atmışsın bu ayın başında. ulan katil bile geri dönermiş ya olay mahalline. bi ara, bi mesaj at, mail at ulan bari bana. belki sana "fuck u" gibi bir şey yazarım da masturbation ım olur. belki de sazan gibi dalarım.

ama her ne olduysa teşekkürler aslında sana. kendi başıma kalmam gerekiyordu. senin yanına gelmek, biraz flörtleşmek, sevişmek, ya da bana dostça davranman.. tüm bunlar kolay olandı. oysa yalnız başına kalıp, realiteden kopup, sonra geri dönmek, ve tüm bu anlarda yalnız olmak başka bir şeymiş.
gerçi realitenin bu tarafına geçmek iyi mi kötü mü oldu o kadar da emin de değilim.

neyse. demek ki hakkaten yaşıyorsun.

sen nasıl kodladın acaba beni?
B. iyi hatırlar beni.
ee bi zahmet. ona harcadığım enerjiden dolayı hala kendime gelmiş değilim. bi zahmet eğer şu dünyada birisi beni iyi hatırlıycaksa o da B. olsun. yani başka kim olabilir ki o kişi. başka kime karşı böyle davrandım ulan ben.


 (28-06-16, 04.49)

meditasyon yapma vakti geldi

yine kaptırdım kendimi bi şeylere, zaman akıp gidiyor.
tabiki yine bir erkek kaplıyor her yanımı.
oysa benim kendime hayrım olmazsa bi başkasına zaten olmaz.
benim kendimi dinlemeye ihtiyacım var. özellikle karnımı, omzumu, boynumu,ve ayak baş parmaklarımı ve yediğimi içtiğimi.. aylardır bu konularda bilinçsizim. artık toparlanma vakti geldi. (28-06-16, 02.22)

arayamam be dr, yine deneyip yine yenilemem, hem zaman yok hacıt

dostum artık arayan değil aranan olmak istiyorum.
yani arayan da olurum hiç dert değil ama öyle olunca değerimiz bilinmiyor ulan.
onun için bir anlamı olcağını bilsem bir dakika bile durur muyum aramak için.
he walla dururum, iş güç var yapçak.
hem zaten haftada bir kez görmek için mi arıycam seni. o kadar yoğunsun ki. hangi ara aranırsın, hangi ara görüşülür olursun hiç belli değil ve çok kısıtlı. benim gibi ilgi açı birisi için en istenmeyen adamsın. ben aşk ve dokunma insanıyım dostum, öyle uzaktan sevmek bize ters. (27-06-16, 13.16)

tez konusu; KZV 1

kendine zarar verme diye bir davranış varmış ya la. direkt kendine zarar vermenin yanı sırsa dolaylı yollarla kendine zarar verme şeklinde alt başlıklara bile ayrılıyor. gerçi hangi konu böyle alt başlıklara ayrılmıyor ki?

madde kullanımı ve örneğin sigara dolaylı olarak kendine zarar verme davranışıymış.
"dolaylı kendine zarar" için bile dışardan vücuda bi şey yapmak lazım.

oysa kendine zarar verme davranışı bedeni istismar etmek değil mi?
uyku, yemek, hareketsizlik.. bunlar da birer zarar verme yöntemi değil mi?

bi de daha da dolaylı yöntemler var. mesela kendine duygusal acı çektirme, ruminasyonlar, bir şeyleri erteleme..

sevdim bu konuyu. maşallah derya deniz bi konu.

-*-*-*-*-*-*-*-

bu konu neden ilgimi çekti?

1. si kendi asıl tezimden kaçmak için, yani bir çeşit erteleme davranışımın bir yan ürünü olarak bu konuya bağlandım.
2. si acaba kendime zarar vermek istiyorum da bunun kabul edilebilir bir formu olarak bu konudaki okumaları yapmak yoluyla mı kendimi tatmin ediyorum
3. sırf dr a yakın olmak için, sırf o hastane olsun diye de bu konuyu seçmiş olabilirim. nihayatinde dr un odasında bir a4 te yazılıydı bu konu.
4. sü illaki bir konu seçmek lazım. bu konu hem çok çalışılmamış, hem çalışmak istediğim hocaya uygun, hem data bulmak için kullanabileceğim bir hastane var; yani bir çeşit mecburiyet. ama hiç bilmediğim bi konu neticede ve içine girdikçe daha çok sevdim. hastalık isimlerini hepimiz biliyoruz ama bu tarz konseptler çalışmak insana "ahanda klinisyenim işte dedirtiyor. (27-06-16, 13.16)

26 Haziran 2016 Pazar

arayamam ulan

dostum ben neden numaranı kardite yolladım ve sildim?
ben sana hemen şimdi mesaj yazarım, ne olcak ki, çok basit bir şey benim için.
peki sonrası nasıl olacak.
resmi olarak ilk sevgilim olan çocuğu da ben aramıştım. bir yıllık bir ilişkimiz de olmuştu. neticede bıraktım bir yılın sonunda onu.
yani dostum hayırlısıysa ara beni.
yani sen bir birey olsan arardım yine de seni.
ama çok yakın bir arkadaşın var.
ben sana bir şey yazsam hemen ona yumurtlarsın.
madara edemem kendimi ona. senden yana madara olmak koymuyor ama ona madara olmak koyuyor be.
hem zaten gelmişsin 30 yaşına. 18 yaşından sonra okul iş olmuş hep hayatında. inanılmaz bir stres altındasın. sen bilirsin kendin için en doğrusunu.
belki kalbin kırık. belki bi sevdiğin var. belki bugün yarın biri çıkçak karşına.
istiyorsan gel al beni.
ama ben kendim bir oyun başlatmıycam.
hem enerjim yok, hem çekincelerim var, hem de seni üzmek istemiyorum.
canım dr. şimdiye kadar defalarca arardım seni. sense aramıyorsun. (26-06-16, 22.39)

25 Haziran 2016 Cumartesi

ı am weird, run bro run

ben neden dr un benden hoşlandığını ve hatta beni sevdiğini düşündüm ki? nasıl vardım bu sonuca?
bence adam beni hoş buluyoduysa bile bunun farkında değildi. ne zamanki o kızın sevgilisi olup olmadığını sorguladım işte o zaman bişiler dank etti. o zaman bi sordu belki kendine ne oluyo, bana karşı bişi mi hissediyo, ben ona karşı bişi mi hissediyorum. o gün öğleden sonraki bakış "bu kız bana karşı bişi hissediyo heralde bakışıydı".
son günümde de belli ki bi haftalık zamanda düşünmüş ve benle olmayı ihtimal olarak düşünmüş. beni hoş bulduğuna yönelikti bakışları.
neticedeyse aramıycak beni. gözden ırak olan gönülden de ırak olur.
zaten separation yaşamamış birisi hem ailesiyle hem de özellikle o azeri arkadaşıyla.
bizimki boş vakit bulduğunda anca futbol oynar.
kendi kendine karar alcak da beni arayıp buraya gelcek de. hem de o yoğunluğunun içinde. zaten o gelse de peşine takar arkadaşlarını.
ben de salak gibi arar diye bekliyorum.
aptalım. resmen adama karşı hissettiklerim gözümü kör etmiş.

ne diyelim sağlık olsun.

ama bir diğer ihtimalse benden hoşlanıyor ve aramak için uygun an bekliyor. önümüzdeki haftasonu için ararsa şaşırmam.

aramama ihtimali daha yüksek.
bende arayamam ki.
keşke onu okula çağırmaktan daha yaratıcı bir şeyler bulsaydım, arardım, mesaj atardım ona.

aman ya en iyisi onu unutmak.
o standart birisiyle mutlu olur. ben onun için fazla weird ım. ne yazık ki hakikat bu. (26-06-16, 03.41)

24 Haziran 2016 Cuma

damn it

aramadı. 16 haftadır her hafta en az bir saat gördü beni. 17. hafta: gitmedim.
aramadı.
arar mı ki bir gün?
bir haftadır bana kalsa ben defalarca aramıştım onu. ama o aramadı.
her şeyi ben mi uydurdum peki?
hoşlanmadı mı o benden?
gerçi hoşlanmış olsa bile orda kaldı o hoşlanma.
offfffffffffffffffffffffffffff (24-06-16, 23.07)

22 Haziran 2016 Çarşamba

insanlar niye böyle, oysaki iyi bir insan değil miyim ben

ne diyorum ben aylardır. bir seneden fazladır ne diyorum ben.
yapamıyorum diyorum.
ayak uyduramıyorum diyorum bu hayata.
toparlanamıyorum diyorum.
onca alttan almalarım, excuse larım boşuna mı sanıyorsunuz. (22-06-16)

21 Haziran 2016 Salı

küfür ettiğim için pişman olcam ama şu an edesim var

orospu çocuğu. lan bilmem kaçıncı kez bana göt gibi davranıyorsun.
ama suç sende değil, sana musallat olan bende.
bir daha da yanına oturanın..
lan basiretim bağlanmış gibi. neden dönüp dolaşıp bu gerizekalının yanına gidiyorum?
cevap basit; azıcık sosyalleşmek için.
iyi de bunun yanına gelenlerin hepsi problemli be anacığım. yetmedi mi artık problemli insan görmek.

ezdirme kızım kendini. başın dik olsun.
hem sonra arkadaşın olacak o pasif agresif yalancı. onu da siliyorum hayatımdan.
bundan sonra kimseye taviz vermek yok.
bundan sonra disclosure yapmak da yok.
bundan sonra hemen birine gönlünü kaptırmak da yok. burda arkadaşımın aşkına atıfta bulunuyorum.

20 Haziran 2016 Pazartesi

'easy child'

zihnimde bir yığın vesvese. mesela dr bok atmaya çalışıyorum. oysa şimdiye kadar dr un bana bir yamuğu olmadı. ona ne verirsem o da bana yansıtıyor, tam bir 'easy child'.

*-*-*-*-*-*
kitap okudum ya şimdiye kadar bir yığın. hani zihinsel olana çok yatırım yaptım ya şimdiye kadar.. geçen gün ses kayıt cihazına konuştuğumda fark ettim ki zinhimde kurduğum cümleleri söze dökmekte zorlanıyorum. resmen zihnimde bir imparatorluk kurmuşum. resmen reel dünyam zihnim olmuş. ben 'aşk' ı da zihnimde yaşıyorum. ve evet ketumum. fakat bunun farkında değildim az öncesine kadar. ketumum, çünkü kendi zihnimde yaşıyorum.

-*-*-*-*-*
ben gördüm dr un bana karşı bir şeyler hissettiğini. mesela ikinci ya da üçüncü haftaydı, dr bir espri yaparken ben de ona gülmüştüm de yakın arkadaşı "ne diyor lan bu salak" bakışıyla bizimkine bakmıştı. dr un benimle kurlaşmasıydı o.
daha nice şey.
bana bakarken gülümsemesi, göz teması.
hem sonra "senin bir sorunun yok, moronsun sen, bunun da tedavisi yok" diyen hastanın olduğu gün en uzun bakışmamızı yaşamıştık ve içim bir hoş olmuştu.
sonra ank da patlama olduktan sonraki görüşmemizde bana "sen nerdeydin" demiştin. o an merak etmiştin beni.
sonra pencere kenarında ayakta sohbet etmiştin son günlerden birinde.
son görüşmemizde de odada başkaları olduğu halde göz teması kurdun benimle. bu attığı kocaman bir adımdı. odada, diğer dr un varlığında tel numaramı alması..
dr sadece hoşlanmadı benden. beni seviyor. yani gelse ve "seni seviyorum" dese yadırgamamak gerek. çünkü adam ne zamandır seviyor beni.

-*-*-*-*-*
hani dönem başında hoşlandığımı düşündüğüm arkadaşımın aşkı olacak çocuk var ya. bence ben arkadaşım G. yi kıskandı. çünkü G. bir süre için benim için özenilecek, ondan feyz alınacak, ideal kişiydi. ve o H. ye ulaşamadı. ben ulaşırsam ben de G. gibi olacaktım.
bunları şimdi fark ettim, daha doğrusu kendime itiraf ettim. hakikaten H. den hoşlanadabilirdim. ama henüz arada G. yokken H. yi tanıyordum ben ve bir anlam ifade etmiyordu benim için. ne zamanki B. benim hayatımdan çıktı ve G. nin onun yanında olduğunu varsaydım. daha doğrusu ben o şehirde bulunmazken G. nin orda olduğunu düşündüm. işte o zaman H. ye dair fanteziler kurdum. güya H. beni sevecekti ama biz bunu G. ye nasıl açıklayacaktık. sonra oyunu sahnelemeye başladım. H. ye de yazık. benden etkileniyor gibi. yalnız H. de G. den ne çekti be. ben de sırf G. den dolayı H. yi bu oyuna çektim.
oysa içime dönüp baktığımda H. ye karşı zerre bir şey hissetmiyorum. lan bir kere adamın dişleri çürük ve kül tablası gibi. ve kendini entel olarak lanse eden tipler gibi yapmacık bir konuşma üslubu var.
ama tatlı adam. iyi bir dost olur ondan. bir yatak arkadaşı, bir partner olarak benden ırak olsun.
H. benim için, artmış libidoma iyi gelebilecek birisi sadece. dilediği kadar entel olsun. o dişler ne lan öyle. neticede yatakta entelliği değil, dişleri önemli olcak benim için.
hem sonra G. öyle bir ballandıra ballandıra anlattın ki H. yi. insan senin anlatışına hayranlık duyuyor. oysa alelade bir adam lan.
kendimi de kınıyorum; nıck nıck.
falcıya da binlerce şükür. "diyelim ki birinden %20 hoşlanıyorum, o kişiden %80 hoşlanır hale getirebiliyorum kendimi". oysa ki single olmak güzel. hem H. kim lan.
benim dr um var. H kim oluyor. yalnız bu da H. nin egosuna büyük bir darbe. insan kimin egosuna bir darbe indirmek ister? egosu olanın tabiki. H. istediği kadar tatliş olsun egosu büyük lan. hem o takıldığı tipler ne lan öyle. nerde boş beleş insan varsa onlarla takılıyor.
hem zihne bu kadar yüklenip bedenin ağzına sıçmak ne lan? her şeyi entelektüel olarak ele alıyor. azıcık bedenine de önem ver, belki şifa kanalın bu yolla açılır.
düşmanlığımı şurda kazandın dostum: geçen gün yolda bana karşı gururlu davrandın ve "şuralarda oluruz" dedim. döndüğümde yoktun. lan sen kim köpeksin ki benim gelebilme ihtimalim varken ortadan kayboluyorsun. ben kaygımdan seni ignore ediyordum, sense egondan. aramızdaki fark bu. işte bugünkü gibi bana gülümseyerek yönelirsin sen, bense bu kez kaygımdan değil egomdan ignore ederim seni. sen de tüm kız "bu kız neden böyle yaptı ki" der durursun. dostum gizem mi arıyorsun al sana gizem.
benim için senin case in bir daha açılmamak üzere kapandı. vatana millete hayırlı olsun. G. sana da binlerce özür. ama insan içindeki arzuyla yüzleşmeli ki onu geride bırakabilsin.
ayrıca senin hayal dünyana sıçayım lan. H. diye diye siktin beynimizi. H. nin bir önemi yok lan. sen güzel bakıyorsun olaya. sen o kadar anlam yüklemişsin ki adama. zaten egolu olan adamın egosunu iyice şişirmişsin.

-*-*-*-*-*-*
özledim seni B.  ama bir kadının bir erkeği özlediği gibi değil, bir insanın bir insanı özlediği gibi. hem artık bir başkasıyla dolu zihnim. hem artık senle ortak bir hayat düşünemiyorum. benim dünyamın merkezinde olmamak için cız etti dimi bu sözleri okuduğunda, ama aynı zamanda benim için çok sevindin, dimi ^^ bir insan bir başkası için ne kadar çok sevinirse o kadar çok hem de. sen beni seviyorsun, önemsiyorsun insan olarak. bunu gördüm bana yönelişinde. ama ben bana sana sürekli bir erkekmişsin gibi yöneldim. oysa sen beni herhangi bir kadın gibi görüyordun. evet benimle sevişmek, uyumak hoştu. senin için alelade bir kadındım ama özel bir insandım.
özledim seni. en çok da birlikte uyumalarımızı. anahtar kilit örneğindeki gibi rahat uyuyordum yanında. naziktin bana karşı.
peki nasıl oldu da aramadım seni. nasıl oluyorda hala aramıyorum seni.
ben görüyorum ki hayatta bir yığın şey benim kontrolümde değil. seni aramayışım da benim kontrolümde değildi. tıpkı sigarayı bırakmamın benim kontrolümde olmaması gibi.
bazı şeylerin biteceği varsa bitiyor, başlayacağı varsa da başlıyor hakikaten. biz de onlarda söz, karar hakkına sahip olduğumuz zannına sahip olduğumuzu sanıyoruz sadece.
kısacası B. her ne olduysa, her ne yaşadıysak ve sana yaşattırdıysam (ve sen bana ne yaşattırdıysan) bunlar böyle olması gerektiği içindi. bunların benimle bir alakası yok be gülüm.
basiretim bağlanmış gibi ne zamandır. son kez 7 ay önce duydum sesini. ondan önce de 7 ay boyunca duymamıştım sesini.
canım B. ben senin hayatıma girmenle bir yığın yaşam dersi öğrendim. sen kıymetlimsin. ama illa ki konuşmamıza, görüşmemize gerek yok. hem bu hızlı dünyada bunları hangi ara yapıcaz. hem hala seninle ayrı yataklarda yatmıycak kadar hem de duygusal bir anlam yüklemeden seninle aynı yataklarda yatacak kadar güçlü değilim.

-*-*-*-*-*-*-*
senin hocana yazık lan dr. adam resmen bu yolla ilgi çekmeye çalışıyor. kendince 'house'culuk oynuyor. aslında tatliş adam ya. keşke daha önce yanında takılsaydım da bir iki bir şey öğrenseydim ondan. kimse onun gibi beni karşısına alıp bir iki şey öğretmedi ki bana. adam bir öğrenci, bir meslektaş olarak, asıl olarak kendi yaptığı işi ciddiye aldığı için, ayak üstü bana bir iki şey öğretmeye çalıştı.
ama öte yandan kendi yöntemiyle kurlaştı ya la benimle.
B. şimdi şimdi anlıyorum seni. hepimiz bir şekilde birileriyle kurlaşıyoruz gün içinde. ama bunun adı arkadaşlık, sosyalleşme vs oluyor.
önemli olan belli bir eşiğin altında olunca, o kurlaşmaya takılmamak.

-*-*-*-*-*-*-*
yalnız dr kendine rakip olarak gördüğü bir erkek olduğunda nasıl da bozuluyordu. nasıl da bakışları ele veriyordu onu. canım ya.

-*-*-*-*-*-*-*
şimdiye kadar dr un annesini kendime rakip olarak gördüm. oysa hakkaten elinden öpmek lazım. güzel bir evlat yetiştirmiş. gerçi "iyi annelik" kisvesi altında epeyce istismar da etmiş çocuğu. çünkü kendi kendine zarar veriyor dr. ama malzemesi sağlam dr un ve gelecek vadediyor. bir de birine saygı duyduğunda o kişinin söylediklerini dinliyor, ciddiye alıyor.
zaten zehir gibi.
ben dr la konuşmaktan çok bakmak istiyorum ona. dokunmak da değil bak, bakmak.
yalnız ayna gibi yansıtıyor beni bana.
diyelim ki o gün gergin bir günümdeyim ve ona patladım. gerçi öyle anlarda alttan alıyor o. ama zaten sorun da burda, içine atıp yavaş yavaş uzaklaşıyor o. bir de pasif agresif. hatta yüzüne karşı kendine pek ele vermese de ona arkanı döndüğün an sana söylemediğini bırakmaz.
ona atılganlık eğitimi vermeli.
bi de sana göre o yanlış bir şey yaptı diyelim. o an onu yargılarsan, ondan enerjini çekersen, sıçtın. basit olaylarda 5-10 dakikaya gönlünü alabilirsin ama ciddi bir olayda kendine seni bir kaç gün yaklaştırmaz ve sen de ona karşı tahammülünü yitirirsin ve bu kez daha fazla kırarsın onu.

dr seni kitap okuyorum ben.
bu hikayedeki B. benim. nasıl ki B. bana karşı olan sabrını yitiriyordu çoğu kez ve kendine geldiğinde ben çok hırpalanmış oluyordum..
ben dr u hırpalamak istemem. ama hırpalamak da bir yandan birine bir şeyler öğretmek demek ya hani. insan cicim aylarında öğrenmiyor bir şeyler. öyle zamanlarda akış da oluyor. oysa yaşam amacını yerine getirmek için hırpalanmaya da gerek var. hırpalandıkça çıkmış olduğumuz yola yeniden girebiliyoruz.
ama ben dr u hırpalayamam. ben kırmak istemem kalbini.

bir de öğrenci var, öğrenci var. ben iyi bir öğrenciydim. içgörüsü yüksek olan, eninde sonunda o deneyimden ders çıkaran.
ama dr öyle mi acaba?
mesela acaba ilk gerçek sevgilim olan adam kendine gelebildi mi acaba? yoksa ömrü boyunca bu dersten geçemiycek mi?

gerçi ben de müthiş bir öğrenci değilim. ama an an B. nin öğretmenliğini kabul edebiliyorum, ona minnettarlığımı sunuyorum

-*-*-*-*-*-*-*

bence dr arıycak. birincisi beni seviyor. ikincisi bu işleri akışına bırakmıycak kadar dürtüsel. bu hafta için şehir dışında olabilirim dedim. bence haftaya haftasonu için arıycak. kendimle iddiaya giriyorum. eğer ki kazanırsam, 10 gün boyunca her akşam 1 de yatağa girip 9 da yataktan çıkıcam. eğer ki dr daha sonraki haftalardan birinde ararsa, bu demektir ki çok yoğundu.
ben dr un kalbindeyim. birinin kalbindeysen onunla iletişime girmemek gibi bir şansın olmaz. aksine kendini zorlarsın onu hemen ulaşmayıp, ulaşmayı ertelemek için.

-*-*-*-*-*-*-*

ayrıca küçük aklı için ilk defa isim kullanıcam. lan ezgi ne mal kızsın sen. bak aslında bu da senin yaşam ödevin, benimle olan ilişkinde böyle davranmak zorundaydın, başka şansın yoktu. ama bir anlığına böyle derin bir okuma yapmak yerine yüzeysel bir okuma yapıcam:
lan gerizekalı. sen kim köpeksin ki, o minik aklınla, beni dr dan uzaklaştırmaya, bunu gördükçe de bundan zevk almaya yeltenirsin.
tam bir ibretlil vakasın lan; "birine zarar vermeyin ve/ya zarar gördüğünde buna sevinmeyin" konulu bir ders verilse burda örnek verilecek aptal kişisin resmen. yani finalde saf olan kazanıyor. dersin asıl konusu bu olmalı tabi.
neymiş eğer dr u görmek istiyorsam senin gibi salak olan o süpervizörün yanına uğramasam iyi olurmuş, çünkü o salak kadın bir daha poliniklere gitmememi söyliycekmiş bana da. bunu bana sen neden hemen söylemedin de, ben sana "ezgicim vakanı anlatırken beni çağırma malum dr un yanında durmak istiyorum" dedikten hemen sonra bana bir ok fırlatırcasına söyledin. sonra ne mi oldu. ironik bir şekilde senin staj işini ayarlamak için o salak süpervizör o mekandan gitmek zorunda kaldı ve sen de bana atmaya yeltendiğin ama atamadığın okla kaldın. o anki yüzünü görmeliydin. sonuçta da bana aldığın suyu bir şekilde kendi yarattığın oyunda imha ederek bana pasif agresif davrandın.
şimdi sorsak güzel güzel bir excuse sunarcasına su ile ilgili bir hikaye yazarsın. oysa ki sen de kaygılısın be dostum. senin gibi biri gidip bir su almayıp onu yerine koymuyorsa bunun nedeni pasif agresifliktir. o suyu yerine koymaman senin kaliteni gösterdi.
gerizekalı. hayattaki temel kural şudur: birine kızsak bile birine verdiğimiz metayı almayız ondan. lan aklı başında ayrılan sevgililer bile birbirinden metaları geri istemiyor. farkındaysan bu metaları isteyen kişiler çapsızlar oluyor.
fakat sana kocaman bir teşekkür. hem bu analizlerde bulunmamı sağladın. hem kendimi ve insanlığı birazcık daha tanımamı sağladın. hem seni neden samimiyetsiz bulduğumu bu davranışlarınla bir kez daha göstermiş oldun bana.
ayrıca dr un seninle işi olmayacağını da göstermiş oldun bana.
ayrıca dr un senin gibi biriyle işi varsa benden ırak olsun lan.

kaldı ki kassam G. nin aşkı H. den ben de hoşlanırdım. ama kalbimde dr cum varken ilk defa olgun biri gibi davranarak kendi ellerimle H. yi diskalifiye ettim. ben dr için bunları yaparken dr un sana pas vereceğini mi sanıyorsun? ben kendi özümden dolayı mı H. yi diskalifiye ettim sanıyorsun. H. yi diskalifiye ettim çünkü dr çekti beni bu duruma. çünkü ben dr un bana yansıttığını yapıyorum sadece. dr un gözü benden başkasını görmezken, benim gözüm H. ye kaydı, hala ara ara B. yi düşünüyorum. ama dr un kalbindeyse bir ben varım. sense hala şansını zorlamaya çalışıyorsun.

aslında ezgicim bak şimdi üzüldüm senin için. belli ki benim intikamımı dr alıcak senden. hani filmlerde bir asıl kadın ve asıl erkek vardır. bir de kötü kalpli ama güzel sayılabilecek kadın. neticede finalde kötü kadına ağzının payını asıl erkek verir. bu hikaye de buna evriliyor gibi.
umarım evrilmez ama. çünkü bu hayat dersini dr cum dan alma, kendi kötü hikayene bizi karıştırma. biz seninle aynı frekansata değiliz.
biz sevdik birbirimizi.
ayrıca birbirimizi sevmemizin tek nedeni benim senden önce staja başlamam değil. birbirimizi sevdik çünkü ben benim, o da o. sen ben olabilir misin ezgi?

sana kızarak başladım bu yazıya. oysa yazık lan sana. yazının sana dair kısmını bitirirken senin için üzülüyorum walla.
tüm bunları yazabiliyorum çünkü dr un bana olan aşkının farkındayım. aşk bu. sevgi de hoşlanmada hiç değil. sonunda hani şu çok sevilen kadınlar vardı ya onlardan birisi oldum ya la bende. tişikkirler dr ^^

-*-*-*-*-*-*
bence falcı her şeyi doğru söyledi. ama hayatımın erkeğinin dr olduğunu söylemedi.
falcı zekiymiş lan.
zaten neden illaki bir falcının söylediklerini direkt alıyoruz ki. belki de eğip bükerek almak gerekiyordu. tarif ettiği adam dr cuğumdan başka kim olabilirdi ki. ilahi ben.

-*-*-*-*-*-*
ilahi ben. dr a kötü davrandığımda, trip attığımda üzülüyordum sonrasında. o anlarda haklı olduğumu düşünsem de sonradan içim cız ediyordu. oysaki dr böyle böyle bağlandı bana. ne yazık ki bir çok insana tutarlı davrandığında o kişi uzaklaşıyor. ancak kaybetme korkusu, belirsizlik olduğunda o kaygıyla bağlanıyor insan.
mesela içim cız etse de aramamalıyım onu. onun aramasını beklemeliyim. çünkü beni elde ettiğini sanmalı, beni çabaladığını sanmalı ki bana bağlansın.
mesela o bana karşı dürtüsel davrandığında, adım attığında bunlar benim için birer mucizeydi. ama aynı şeyleri ben B. ye yaptığımda hızlı adımlarla uzaklaştı benden. salak işte.
işte ben B. den öğrendim bu konuda salaklık yapmamayı.

-*-*-*-*-*-*
dr şanslı bir veletsin resmen. buldun benim gibi bilge kızı. kadının ben olmıycam da kim olcak lan. ayrıca 4 aydır dengeler değiştikçe değişti. bu hikayedeki efendi benim dr, alınmaca yok. ne yazık ki sen dürtüselliğin ve kaybetme korkunla rengini belli ettin.
şimdi istediğin kadar geç ara. bir önemi yok. bundan sonra SABIR küpü olcam sana karşı^^
Bu hikayedeki kaybeden olmak istemiyorum. merak etme sana da kaybettirmem. B. nin benim ağzıma sıçması gibi sıçmam ağzına. göt gibi ortada da bırakmam seni. insaflıyım ben.

gerçi geride bıraktıklarıma bakıyorum da; B. benden daha mı insaflıydı.
yok lan B. hem arzusuna yenik düşüyor hem de kendisine "ben iyi adamım" demek için bıçak gibi diğeriyle bağı kesmen yerine her gün ondan bir parçasını daha esirgiyor. bu yolla da diğer kişi ondan kopamıyor, ayrılık ve yas süreci uzuyor da uzuyor.
bense bir kerede koparıp atıyorum. başta şok oluyor kişi. ama kabullenmesi daha kolay oluyor. bir de diğer kişi benim tavrımdam çok net emin olduğu için arada açık bir kapı olmadığını görüp hayatına devam ediyor.

B. bu bildiklerimle senin ağzına sıçardım çok güzel bir şekilde. ama düşene bir de ben bir tekme atamam. netice hocamsın sen benim.

-*-*-*-*-*-*
eskiden cigarayla bu yazdıklarımın kafasına ulaşırdım. doğalım da da kafam güzelmiş ya la. ^^ (21-06-16, 03.34)

18 Haziran 2016 Cumartesi

dr da beni seviyordu ^^

rüyamda B. yi gördüm. yataktayız, sevişmiyoruz herhalde. sanki ben sıkıştırıyorum, sevmeye çalışıyorum. o ise her zamanki gibi "olmaz, yollarımız" ayrı tadında bir şeyler söylüyor. çiftlikteki gibi onu uzaktan görüyorum, eskisi gibi özel gelmiyor bana, hatta bir yerde "aa zayıflamış" diyorum.

sonra dr u görüyorum. yanında bir erkek taifesi. kalabalık sokağın önü, düğün var sanki. o da arkadaşlarıyla kapının önünde duruyor. ben sanki onun orda oluşundan dolayı üstüme alınmıyorum. fakat sonra onların yanına gidiyorum. bir şey soruyorum ama dr a bakarak, o yanıt veriyor bana. sanki erkek taifesinden bir "ooo" sesi çıkıyormuş gibi. meğersem benim için ordaymış.

bir uyuyuş da ikisini de görüyorum.

bu arada dr un bana tel ini verdiğin günün akşamında okulda hoşlandığım çocuğu gördüm. üstünkörü bir selam verdi. ben de nereye gidiyorsunuz dedim, gittikleri yeri söyledi yarım ağız, sonra flörtöz bir şekilde "belki biz de geliriz" dedim. umursamıyor gibiydi. gerçi ben onu bilmem kaç kez umursamadım, o beni burda umursamamış çok mu.
işler iyi de gidebilirdi. hatta bana aşkı ilanda da bulunabilirdi. sonra ne olacaktı? dr la ne olacaktı? mesela dr arasa. ya da aramasa da ararsa diye duyacağım heyecan..

İnsan ne yaparsa kendine yapıyor hakikaten. hem zaten bazı ilişkilerimde bağlanamayan, ilişkiyi bitirenim hem de ilişkileri sorunlu olan biriyim. hal böyleyken bir dalda iki cambaz?? neyseki aklım başıma geldi. bundan sonra burdaki elemana pas vermiycem. zaten arkadaşımın aşkı :/ tee allaım ya.
ama şunu gördüm ki; insan arkadaşı sevdiği kişiden hoşlanıyor diye onlara hayatı dar etmemeli. bırak herkes istediğini yaşasın. nasılda ilişkilerin çoğu bitiyor. bak mesela arkadaşımın aşkı benim gözümde bitti, oysa bu iki üç günü yaşamasam gözümde büyütür de büyütürdüm. ama taa geçen yazdan beri bu elemanı gözümde büyütüyor da büyütüyordum.

hem zaten dini meme olan adama ve B.ye karşı zaman zaman paralel bir şeyler hissettim, adım attım da ne oldu. ikisi de çok uzakta artık.

hem dr böyle şeyleri haketmiyor.

geçen gün ona bakarken gözlerimi büyüttüm efekt vermek için. bunu 1-2 yaşında çocuklara yapınca onlar güler. dr da onlar gibi güldü. büyük bir çocuk o benim için, o an bunu fark ettim.

hem sonra süpervizörüm olan mutsuz kadın benim orda olmamdan neden rahatsız oldu ki? ne zararım vardı ki ona? dr dan hoşlanabilirim elbette, bunun ne mahsuru var ki? ne olcak ki yani hoşlansam, onun yanında dursam. belki orası işyeri diye buna yönelik kaygıları vardı dicem. ama öyle değil ya. başka bir bokluk var işin içinde. hem o zengin olan stajyer kıza karşı tavrı bana karşı olan tavrı gibi değil. mesela o da dr un yanına gidiyor ona laf etmiyor. neden acaba. neden bir tür çifte standart uyguluyor bana ve ona. oysa o kadar da yakın davrandım ona.

hem o stajyer kız neden öylesine samimiyetsiz? hem dr kaç yaşındaymış. sanane be salak. ağzından bal damlarken davranışlarının buna tezat oluşunu görmüyorum mu sanıyorsun?
ya ondan hoşlanıyor olabilirsin, merak da edebilirsin. ee bunu söyle. bir kerecik dürüst ol. böyle yaptıkça sen su altından saman yürütüyor gibi oluyorsun.
evet belki ben de zaman zaman onun davrandığı gibi davranıyorumdur veya davranmışımdır veya davranıcam. ama yine de bu samimiyetsiz kızla arkadaşlık kurmama gerek yok.

ayrıca dr un ondan hoşlandığını, ona bir meyli olduğunu düşünmüyorum. dr ben de. ama bizim kızın ona meyli var. dr dan yana bir şüphem yok.
hani çocuklar bir şey demeden, bir şey yapmadan hani anneleriyle göz teması kurar. annelerinden göz teması şeklinde bir destek alırlarsa bir adım atarlar hani. ben de öyle göz teması kurdum dr cuma günü. hem de hocası vardı odada ve başka bir dr. o da benimle kurdu hem. sonra bazen o çocuk oluyor ve ben anne oluyorum.
hal böyleyken "bana karşı bir meyli yok" diyemem ki. var işte. hoşlanıyor benden. merak ediyor beni.

hem sonra hani disclosure yapmayan hasta bir şeyler dedi; "mesela diyelim ki siz birini seviyorsunuz ama bunu belli etmiyorsunuz, o da size adım atamıyor, sizden emin olamıyor". hasta orda kendinden bahsetmedi. çünkü kendinden bahsetmiyordu. bizden bahsetti. ve bu sözleri dr a söyledi. demek ki benim farkedemediğim bir şeyleri fark etti. vay be.

hem dr telefon numaramı aldı benim. alırken de heyecanlıydı.
dr benden hoşlanıyor ^^

arar mı ki?
amaaan aramazsa aramasın. odada özellikle arkadaşı varken benden numaramı istemesi cesur bir hareketti. ve numaramı alarak beni onurlandırdı. bir daha birbirimizi hiç görmesek bile böyle bir kapanış bana yeter de artar bile.

-*-*-*-*-*-*-*

bu arada B. beni anımsıyor ve güzel anımsıyor ve hatta anıyor ara ara. bu çok belliydi hem aramasından hem de söylediklerinden.
o şehirde yaşadıklarım bana o kadar gerçeküstü geliyor ki. acaba ona da öyle mi geliyordur.
mazi oldu B. hem bunu o istedi.
şimdi çok iyi anlıyorum onu; bir başkasına karşı heyecan duymanın nasıl bir şey olduğunu, paralel olarak birilerini sevmenin nasıl bir şey olduğunu, sürgün bir yaşamı, en kıymetlini kaybetmeni..

bir şarkıda geçiyordu; "yokluğunda yeni sözler öğrendim" gibi bir şey.

B. sana binlerce teşekkür. sen beni kendinden uzaklaştırmasaydın canım dr u tanıyamazdım. dr bir daha görsem de görmesem de dört ay boyunca her hafta gördüğüm en güzel şey o oldu. bu kadarı bile kafi bana.
(19-06-16, 00.21)

15 Haziran 2016 Çarşamba

ihanet işte bu :/ ama dr sen de elimden tutsaydın bana öyle "kötü kötü" bakacağına

herhalde bu blogu yazmaya çalıştığım ilk zamanlarda. hani bana yasak biri vardı. hani başka bir şehre gittiğini duyduğum..
dün gördüm onu. ben bi kaç soru sordum ona. o bana karşı ukala davranmadı. hatta bi kaç soru sordu. ve vişne mi kiraz mı olduğunu anlayamadığım meyveden getirdi bana.
adam yumuşacık. bedeni değil. sözleri değil. belki bakışı. belki gülüşü.
sonra bugün yine karşılaşmış gibi olduk. bir şey isterler mi diye sordum. su dedi. gelirken elim dolu olduğu için çantamın bir yerine attım suyu. suyu göremeyip almadığımı düşünmesini istedim aslında. sonra verdim. şaşırdığını görmedim ama şaşırmış olmalı.
kolumdaki mini yara bandından "kan mı verdin" dedi. "evet" dedim. piçlik yapıcam ya illa. bana biri bir adım atınca neden illa ukalaca davranıyorum. ve neden ben adım attığımda bana ukalaca davranılmasına bozuluyorum, küsüyorum hemen.
neyse ki "evet" deyip "böyle kısa da yanıt olmadı" deyip devam ettim. sormasa da olacakken "nerden geldin" dedi. "bursa" dedim.
bariz bir şekilde adım attı bana.
benimle dalga mı geçiyor bu adam? arkadaşı da benden hoşlanıyor gibi davranıyordu sanki. hangisi hoşlanıyor benden. veya ikisi aynı anda hoşlanıyor olabilir mi?
neyse ya. sonuçta yasak bana.

-*-*-*-*-

peki bana ne oluyor da onu görünce ona bakamıyorum, göz teması kurmayı geçtim merhaba bile diyemiyorum.

-*--*-*-*-*

sonra aklıma dr geldi. dr bana ben hayatına girince başka biri girdi mi girmedi mi dese ne dicem ben ona? bu olayı sayıcam mı?
dr a bunu söyledikten sonra onun bakışlarının öznesi olmak istemem. offff!! çok feci bakar ya.
ee ama gerçek şu ki ben kendi çapımda flörtleştim bu adamla.

nasıl yasaksa bu adam bana. en az ortamdaki 2 kişi rahatsız oldu bizim aramızdakinden. onlara neyse.
ama onlara teşekkür ederim. bana dr u hatırlattılar.
ben dr a içten içe kızgınım ve reddedilmek korkuyorum. bu yüzden ondan bir yandan da öç alıyorum.

bana yasak olan adam; duygularınla oynadıysam, seni göt gibi ortada bıraktıysam sorry. ben de hoşlandım senden. ama seninle birlikte olmam demem arkadaşıma ihanet etmem demek.
kaldı ki iyisin, hoşsun ama benim erkeğim sen değilsin.
ayrıca benim şu sıralar tek bir erkeğim var, o da dr. o benden hoşlanıyorsa da hoşlanmıyorsa da o işte benim erkeğim.

-*-*-*-*-*-

dr; seviyorum ulan seni. (15-06-16, 23.34)



14 Haziran 2016 Salı

düşünceler..bir durun lan.

düşüncelerim çok hızlı değişiyor. normal mi bu? herkeste ara ara olur mu bu?
mesela şu an dr u çok özledim. imgesi geliyor gözümün önüne. ama belki 1 saat önce çok uzağımdaydı, yabancıydı bana.
acaba o da beni düşünüyor mudur? acaba yarın beni göremediğinde bir daha gitmeme ihtimalimi düşünüp üzülecek mi? veya merak edecek mi beni? ve beni karşısında görünce sevinecek mi?
peki ya ignore ederse beni yine? bana ilgisi yoksa? bana kötü davranırsa?
ben ne yapıcam o zaman?
tamam, falcı umut vadedici bir şey söylemedi dr a dair.
mart, nisan, mayıs, haziran boyunca baktım ona. her hafta onu görücem diye heyacanlandım. onun görüntüsünü emmek istercesine baktım ona. sesini, kelimelerini, farklı hallerini gördüm. elbetteki bu hafta gidicam ve bana karşı olan tavrına bakıcam. bu haftaki tavrı çok belirleyici olacak benim için.
umarım bana karşı ilgisi vardır ve bana yönelik olur.
gerçi hayırlısı ya.
her şey olacağına varıyor nasılsa. ben ne desem boş nasılsa. (14-06-16, 12.30)


11 Haziran 2016 Cumartesi

seviyom ulan

ee ben neden günlerdir "ya bu adamı rahatsız ediyorsam" diye düşünüyorum.
neticede sevgilisi olduğundan da çok emindim, ama sevgilisi değilmiş.

hem bi kere o gün gülümsedi bana. gayet içten bir gülümsemeydi.
benimle çok fazla göz teması kurmadı. mesela vakasını tanışıtığı dr a bakarak konuştu. bunun nedeni beni sallamaması da olabilir. ama bir şekilde ona karşı olan hislerimi fark ettiyse utanmış da olabilir.
hem sonra 2 ya da 3 kez göz göze geldik. herhangi bir mimik, hoşlantı yoktu o bakışlarda. ama çoğu kez ben de öyle bakıyorum ona. neticede bu adam karşısındakini taklit etmeye meyilli biri. beni de taklit etmeye başladı.
hem ne yapacağını, nasıl davranması gerektiğini bilememiş olabilir.
ayrıca hakkatten kafasında bir yığın başka mevzu olabilir.
ordaki başka bir dr beni hoş bulduğumu söylemiş olabilir ona ve o da bundan rahatsız olmuş olabilir.
sevgilisi olup olmadığını sormam onu rahatsız etmiş olabilir. belki hoşlanıyordur benden ama yine de rahatsız olmuş olabilir.

öte yandan elbetteki gidicem yanına. kaybedecek neyim var ki.
ters davranırsa "hayırdır kardeş" derim. ne olacak ki en fazla. durumu neden dramatikleştiriyorum.
en fazla red yanıtını alırım, olur biter.
ama neticede o dudaklara dokunma, o gözlere doyasıya bakma ihtimalim de var. yüzde 1 lik bile böyle bir ihtimal varsa değmez mi denemeye? bence değer.

seviyorum seni dr ya. ama neticede vazgeçilmez de değilsin. 2-3 hafta bilemedin 1 ayda imgeni yitiririm. neticede yeni bir depremden çıktıktan sonra  yolumun üstünde seni buldum. senin reddin veya yokluğun artçı bir sarsıntı etkisi yapar sadece.


10 Haziran 2016 Cuma

"yokluğunda"

neden öyle baktın bana.
o bakışlarda sevgi, şefkat yoktu.
ne oldu? ne yaptım sana? çok mu kırdım seni "ben de sevgilin olduğunu düşünmüştüm" diyerek?
yoksa senden hoşlandığımın farkında değildin de bunu farketmek mi çarptı seni?
ne oldu be doktor sana?
daha sabahında bana güzelce yöneliyordun sonra bir şey oldu. ignore ettin resmen beni.
en azından ben sana bakmazken bana baktın. bakmış olmalısın. o yandan gördüğüm şey bana bakışın olmalı. bu da bir şey. en azından hala merak ediyorsun beni.

şeytan diyor ki bir daha gitme oraya. bir daha görmesin yüzünü. "naptım lan ben" desin.
ama işte yüreğim el vermiyor böyle yapmaya.
perş değil de salı gidicem oraya. hatta elimde olsa p.tesi giderim.

9 Haziran 2016 Perşembe

gözümün ışığı söndü.

onu görüyorum bir kafede. uzaktan selam veriyorum. kafasıyla selam veriyor wc ye gidiyorum. dönüşte yanına uğrıycam, hatta wc nin aynasından onu görüyorum, gitçek diye hızlıca hareket ediyorum. sonra göruyorum ki en az 6 kişilik bir erkek grubuna ders anlatıyor. bunu görünce ordan sıvışmaya çalışıyorum hemen. "beni gördüler mi, onlara söyledi mi" vs diye düşünüyorum.
nerden nereye evrildi zihnim.
şu an onu rahatsız ettiğime o kadar iknayım ki.
ki zaten bugün tüm gün buna yönelik detaylar topladım.
ben benden hoşlanıyor sanıyordum. tüm hikaye böyle başladı. şimdiyse benden hoşlanmadığını düşünüyorum.
utanıyorum; ya onu rahatsız ediyorsam? hakkatten de rahatsız ediyorsam?
ya onda hoşlandığımın farkında değildiyse ve fark ettiyse ve bu durum hoşuna gitmediyse?

***

"dün gelen doktor kadın kimdi". "ha onu, eski intern". "ben de kız arkadaşınız sanmıştım". "yok hayır". "nereli peki". "arnavutluk herhalde".
öncesinde "ibrikçi başımıyım ben" hikayesini anlattı, gözlerimin içinde bakarak. bir ara sinirliydi, ben de "atarlısınız bugün yine" dedim. güldük.
"sakız var mı ya sakız istiyorum" dedim. dolaplarda bulamayınca, kıyafet dolabında arayıp buldu.
sonra stajyer kız geldi, "case imi sen de gör istedim" dedi.
sonra öğleden sonra dr un yanına gittim. bakmadı bile doğru düzgün bana. göz teması kurmasında bir değişiklik vardı. böyle hemen devirmedi gözlerini. ama bir tür flört de değildi. ben ona tebessüm ettiğim halde tebessümsüz gülüşlerdi.
yoksa onu rahatsız mı ettim?
hani önder diye bir adam vardı. beni hazırlığın bölüm başkanına bile şikayet etmişti. bana da beni arama demişti. ama ısrarla onu arayıp kendimi anlatmaya çalışmıştım ona, belki 5 belki de 10 kez. demek ki birilerini bir şekilde rahatsız ediyorum.
sonra çay almaya gidiyorum dedi. ben de çıktım arkasından. aslında çekindim arkasından gitmeye (ki hoşlandığım birinden böyle çekinmek de ne demek). sonra bir yabancı gibi davrandı bana.

***

her şey benim hayal ürünüm müydü yani? bu mümkün olabilir mi ya?
dr la ilgili ne yapacağımı bilmiyorum. belki şu an çok da sağlıklı düşünemiyorumdur. belki birkaç gün sonra daha farklı bakarım olaya, ona. belki analiz edebilirim süreci.


mutlu olmayacaksak, onu husursuz edeceksem bir daha gitmem ki yanına.
bana karşı bir şey hissetmiyorsa ne gelir elden.
umarım yüzüme gözüme bulaştırmam hiçbir şeyi.

yıllarca bu günü doğum günü sandım.

***

bu arada beni anlamaya, beni yargılayacak adamı neyleyeyim ben?? (9 haziran 2016, 23.00)

8 Haziran 2016 Çarşamba

sevgilisi varmış ya la

güzel bir gündü. yaptığı her davranış için "bak gördün mü benle ilgileniyor" gözüyle baktım.

mesela bir noktada "çok az hasta gördük, poliknik haline dönelim" dedi, koptum orda. sonra iki ya da üç kez göz göze de geldik.
"bdt nasıl gidiyor" dedi. ben de şaşırdım tabi bunu sormasına. "haftaya bitiyor" dedim. sonra araya hasta girdi. sonra yine "ee nasıl gidiyor bdt" dedi. ben de "zaten bildiğim şeyle, bu yüzden sıkılıyorum" dedim.
ben de bana soruyor kesin benden hoşlanıyor diye düşündüm. zaten tüm hafta "ben ona soru sormuycam o da sormuyor zaten" diyordum.

sonra öğleden sonra tüylü siyah hırkamı giydim, önlüğün önünü kapatmadım. elimde çay bardağıyla odasına girdim. gözlerimiz birleşti. bir hasta ismi söyledi. ama normal ses tonuyla. hasta duyamazdı o sesi. bir çeşit bana hipnotize olmuş gibiydi hastanın adını söylerken. ben de o esnada kendime güveniyorum tabi. "yalnız böyle söylerseni duymaz" dedim. güldük. güzel bir andı.

sonra bunun süpervizörünün perş ayağını kırdığını öğrenmiştik. bir tane ergen kız geldi. parmağını kırmış dedi. bir kaç dakika sonra ben de "aa parmağını mı kırmış x hoca" dedim. "bilmem ki" dedi. canım sıkıldı, bana karşı şeffaf davranmıyor gibi hissettim. ben de "nasıl ya, bilmiyor musunuz nesi olduğunu" dedim. "bilmiyorum" dedi. ""ee hocanız değil mi" dedim. o da "iş dışında görüşmüyorum" dedi. "geçmiş olsun, neyiniz var diye de mi sormadınız" dedim. o da "sormadım hakkatten, geçmiş olsun sadece dedim" dedi. bir iki bir şey daha söyledi. "ben de beni geçiştiriyorsunuz sandım" dedim. o da "yok" deyip biraz daha açıklama yaptı.
ilk başta beni geçiştirdiğini sandığımda nasıl bozulduysam, bana açıklama yapması da o kadar hoşuma gitti.

sonrasında berbat bir final oldu.

bir tane manken gibi kız geldi odaya. hem fiziği güzel, hem sevimli, konuşması sempatik, iyi bir insan gibi duruyor. daha yığınla güzelleme yapabilirim. geldi. üzerindeki ceketi dr un sandalyesinin arkasına koydu. düşünebiliyor musunuz? ben orda bittim zaten. haa bi de kız türk değil. vita, rita gibi bir ismi vardı. bi de hematolojide intern dr. girerken güvenlikçiler sıra alman gerekiyor demişler. bizim kızda bozulmuş. dr da "sana takılmıycaklarda kime takılcaklar" dedi. bu ne demek lan. "ee sen benim sevgilimsin tabi takılcaklar sana demek istedi herhalde" diye düşündüm o an. sonra bizim kız oruçluymuş. "siz değilsiniz herhalde sakız çiğniyorsunuz" dedi. "aa siz dedi lan" falan diye düşündüm dr a. idrak edemedim o esnada beni ve dr u kastettiğini. sonra masadaki eriği, bardağı falan kaldırdı bu kıza ayıp olmasın diye. haa bi de kıza ilk geldiğinde "hoş geldin bu arada" dedi. kız ayakta, cam kenarında durdu. dr "otursana" dedi. kız " böyle durursam belki biraz ilgi alırım" falan gibi bir şey dedi. hassiktir lan dedim ve hala da diyorum.
sevgilisi işte. başka bir açıklaması olamaz bunun. ilgi diyor lan. İLGİ diyor kadın.
sonra ben gerildim. normalde 5 dakikada dr a ne kadar bakıyorsam, 30-40 dakika arasında ancak o kadar baktım. zaten o arada hastalar ne anlattı, bizimkisi ne dedi.. kafam gitti o anda. dönüp kıza da bakamadım. "kız bana baktı mı acaba" diye düşündüm yer yer.
zaten kız için de üzüldüm. eğer ki sevgilisiyse yazık lan. bu adamla benim aramda bir şeyler vardı çünkü. resmen dr kızı aldatmış olur sevgililerse.
zaten geçtiğimiz haftalarda "aşkım" demişti sanki dr telde.
LANNN.

sonra zaten lacan toplantısına yetişmem için çıkmam gerekiyordu. ben de ayağa kalktım. "gidiyorum, görüşürüz sonra dedim, tam göz teması bile kurmadım dr la. kıza da selam verir gibi yaptım, üstünkörü baktım. dr. mutlu mesut görünmüyordu.

of ya. %100 sevgilisi olduğunu düşünmüştüm. şimdiyse %40 ancak inanıyorum buna. ama ya sevgilisiyse? of ya.

şimdi napçam ben. boku yedim. wallahi sıçtım.

6 Haziran 2016 Pazartesi

demek ki gerek varmış dude

geçen hafta bankamatikten kartı aldım ama parayı almayı unuttum. bugün bankanın paramı yatırdığını görüp "aa ne güzel" dedim. ki hemen akabinde başka bir bankamatik kartımı yuttu.
aslında ufak tefek şeyler bunlar. "ama ne gerek var ki" deyip durdum. sonra oda arkadaşım "demek ki gerek varmış" dedi.
kendime geldim bu sözüyle. hakkatten ya. gerek var demek ki. vardır bir hikmeti. ben bilmiyorum şu an o hikmeti ve belki hiç bilmiycem. illa bilmek mi gerek zaten. kaldı ki bu benim kontrolümde olan bir şey değil. ki olsa bile so what. olan olmuş zaten.
demek ki başka bir şeylerin olması için o kartın o bankamatiğe sıkışması gerekiyormuş. zincirleme bir reaksiyon başlattım veya zaten başlamış reaksiyona dahil oldum. hani ufak bir dalga büyür de büyür. ya da ufak bir kar topu büyür gitgide. sonrası peak noktası. ve güzel bir durulma.
ve sonrası iyilik güzellik. (6 haziran 2016, 14.43)

5 Haziran 2016 Pazar

hayat dersleri^^

bazen hayattaki bir dersi almak için hayat karşımıza farklı farklı şeyler çıkarıyor. mesela ben dr ile olan ilişkin sayesinde dürtüsel davranmamayı ve öğreniyorum. daha doğrusu hemen, aniden bir şey yapmayıp bekleyince, akışa bırakınca, yani olana müdahale etmeyince, hayatın nasıl aktığını ve bu durumun nasıl da keyif verdiğini görüyorum. mesela buna benzer bir şeyi meditasyonda da deneyimledim. ama bazı hayat derslerini faklı farklı bağlamlarda almak daha öğretici oluyor ve değişime, dönüşüme yol açıyor. NAMASTE^^ (06-06-16, 03.14) 

dr. cuğumun BUG'ı


bir de dr. cum benden bahsediyor mudur birilerine? çünkü hem yakın arkadaşı, hem de o komik suratlı hemşire beni ignore ediyor. bunlar bu adama yakın insanlar. bunlar beni ignore ediyorlarsa acaba bir bildikleri olduğu için mi?
hem dr cum beni sevse insan olarak, bana saygı duysa, arkadaşları bana karşı daha sıcak davranmaz mı? yani en azından ignore etmek yerine.
gerçi yakın arkadaşı son zamanlarda üstünkörü, yan gözle bakarak selam veriyor. ha bu adam çekingen diyelim.
peki o kadın hemşire. beni ilk gördüğünde benle selamlaşmıştı. ama şimdi ignore ediyor. ne değişti o günden bugüne? benim dr cuğum için önemli olmadığımı anladı da mı böyle davranıyor? yoksa alt tarafı bir stajyerim diye mi beni umursamıyor? ama dr cuğuma sempatik yanını gösterip, onunla flörtöz tarzda iletişim kuruyor. belki de tam da bu yüzden hoşlanmıyordur benden. gerçi kadın evli ama bu beni rakip olarak göremeyeceği anlamına gelmiyor.
az önce "dr dan böyle şüphe ettiğimde onu bir daha görmek istemiyorum" diye yazmayı planlamıştım. sonra farkettim ki:
- yakın arkadaşı bana yan gözle selam veriyor. zira tam bakamıyor gözlerimin içine. yani adam çekingen. azeri erkekler kadınlara rahatlıkla bakamazlar dedi geçen gün biris. çekingen ama bir yandan da rahat davranmaya çalışıyor. mesela geçen gün koltuğuma çok yakın olan dolaba oturdu. orda kişisel alanıma girilmiş gibi hissettiğim için koltumu çektim ben. çünkü kişisel alanıma girdi. arkadaşı benimle bir gerilim yaşıyor. tam da bu yüzden bakamıyor gözlerimin içine. tam da bu yüzden beni yok saymakla beni yarı görmek arasında gidip geliyor. ama taa gelip dibime de oturabiliyor. çünkü kendisi bir çatışma içinde kendiyle.
bunlar arkamdan dedikodumu yapmış olsa daha rahat olurdu bu eleman. hatta dalga geçer gibi olurdu belki. ayrıca dr cum o varken bana hiç pas vermezdi. mesela o varken bana bakıp gülümsedi. orda gerçek bir iletişim vardı aramızda. ama "bu kız bana yazıyor yea" dese arkadaşına onun olduğu ortamda bana öyle davranamazdı.
- hemşire kadın zaten bizimkilere o kadar yakın değil. bir boktan haberi kesin yoktur. o da kendi yaşadığı içsel çatışmalardan dolayı bana karşı tavırlı. zaten bu hemşire diğer hemşireyle öğle vakti birlikte vakit geçirecek kadar yakın. diğer hemşireyse acayip korkunç bir tip. empati sıfır. çözüm bulma sıfır. anlayış sıfır. farkındalık neredeyse hiç yok. tüm meselesi suçlama üzerine. yani neticede bunun arkadaşı.
- ayrıca dr ilaç mümessilleri geldiğinde gururla tanıttı beni. odaya biri geldiğinde de bana karşı tavrı gayet güzel. ben dr a saygı duyuyorum. bence o da bana saygı duyuyor. ondan şüphe etmeye gerek yok.
- ayrıca dr benim fikrimi önemsiyor. bu önemli bir nokta.


hem geçenlerde dış görünüşe takan dr yine salakça konuştuğunda dr cum hemen lafı değiştirdi. ya o anda savunmuş ya la bu beni^^ canım ya^^
hem bir zamanlar öfkelendiği bir an için bana "başka türlü nasıl davranılır bu durumda, gerçekten merak ettiğim için soruyorum" demişti. o anda bu adam benim fikrimi önemsediğini belli etmiş ya la^^
bi de ben onun gibi öfkelenmiyorum, sinirlenmiyorum. bu yüzden o öyle davrandığında benim onu anlamadığımı düşünüyor. zaten o da biliyor öyle yapmaması gerektiğini, süper egosal olarak biliyor. ama kendine engel olamıyor, başka bir dr un ona söylediği gibi dürtüsel zira. tam da kendine engel olamadığı için kendini ikna etmeye çalışıyor. tam da kendini ikna edemediği için beni ikna etmeye çalışıyor. beni ikna edemedikçe kendini de ikna edememiş oluyor.
en sonda çocuklaştı ve "anlamıyorsun sen beni" ye getirdi. çünkü baktı benden onay olamıyor. o zaman da mızıkçılık yaptı. bu yolla teskin edilmek istedi aslında. "onay alamıyorum, bu boktan bir durum, o zaman bari ilgi alayım" dedi.

bebeğim bu konuda sana onay veremem, seni haklı da bulamam. ama yargılamamak için elimden geleni yapabilirim. çünkü ben biliyorum ki senin elinden sakin olmak gelse sen zaten sakin olursun. sen de keyfine sinirlenmiyorsun.

ne tuhaf. az önce şüphe duyuyordum senden ve seni bir daha görmek istemiyordum. şimdiyse sana sarılmak istiyorum.

benden hoşlandığını, beni önemsediğini, potansiyel bir eş olarak gördüğünün kesinlikle farkındayım artık. aynı mekanda aylar boyunca kalıcağıma bilsem aramızdakini akışa bırakabilirdim belki daha kolay bir şekilde. ama şimdi daha kaç hafta kalacağım belli olmadığı için bir adım at istiyorum ve ben de bir adım atmak için zorluyorum kendimi. oysaki içimden bir adım atmak geçmiyor, inan. seni okula davet ettiğimde de bu içimden gelen bir davet olmadığı, zorlama olduğu için bir neticeye varmadı.
ayrıca ben sen sormadan açıyorum, kendime dair bilgiler veriyorum sana. oysa gizemli durmayı daha çok isterim. böyle yapıyorum çünkü bu yolla yakınlaştırdığımı sanıyorum kendimi sana. oysa sen bana dair bilgilerle o kadar da ilgili değil gibisin. özellikle bu hafta beni dinlemek yerine dikkatin dağıldı, önündeki işe yoğunlaştın, tele baktın. benden bu kadar. daha fazla disclosure yapmıycam. sen sormadan ekstra bilgiler de vermiycem sana. sıcak gülümselerimi hiç çekinmeden veririm sana. çünkü onu alıp bana yansıtabiliyorsun güzelce.
bi de bence bilinçli olmayan bir seviyede sen benim sana adım atma çabasına girdiğimi sezinliyorsun. bu yüzden bir şey yapmak gelmiyor içinden. şayet sen benim bir daha gelip gelmeyeceğimi bilmediğin halde bana dair bir iletişim bilgisi alma veya beni bir yere davet etme çabasına girmiyorsan beni gözden çıkarmış oluyorsun bir yandan da. sen beni gözden çıkartabiliyorsan ben de seni gözden çıkartırım ki. ayrıca ben beni gözden çıkartan adamı ne yapayım?
mesela ben memedini yi gözden çıkarmıştım. ondan iletişim bilgisi almıycaktım. o da benden almadı. taa ki son ana kadar tabi. ben de sana adım atmıycam lan. belki son anda da adım atmam üstelik.
ne demişler SABREDEN DERVİŞ MURADINA ERMİŞ.

hani böyle bir sevgilisi olsun isteyen değişik vücutlu, yüzlü kız var. mesela o karşı tarafı kaybetmekten o kadar korkuyor ki. bu yüzden büyük büyük adımlar atıyor. ve tabiki ilişkideki dengeyi bozduğu için hep başarısız oluyor.
aslında ben de onun gibiyim. eski ilişkimsi şeylerimde az mı hediye verdim lan. dr cuğuma da hediye almayı kaç defa düşündüm. en az 4-5 hafta boyunca düşündüm. ve hatta falım aldım. orda da şımarıkça davrandı. götoş.
yanisi ben zaten kendi içimde el üstünde tutuyorum bu adamı. ilişkiye başlasak da öyle yapıcam. ben zaten ona bağlandım. güçlü bağlar kurdum zihnimde ona dair. zaten ondan başkası yok kafamda, olsa bile number one ım o.
fakat o henüz tam bağlanamadı bana. bana dair güçlü bir temsil hala yok onda. zira öyle olsa azıcık kaybetmekten korkar.
gerçi bebişim haftalar önce "haftaya geliyorsun dimi" dedi. geçenlerde de "yarın görüşürüz" dedi. tam da bu konuda kaygılı olduğunu fark ettiğim için ona bazen "hoşça kal" diyorum. veya misalen perş günü ona bir şey demeden çıkıp gittim. bizimkisi kaygılanıyor aslında gitmemden. a
ee götoş a dedik mayıs sonuna kadar burda olcaz diye. bir adım atmadı ama. hem okula da davet ettik. ordan da tık yok.

hee çözdüm ben meseleyi. bunun sınırlarını hep diğerleri ihlal ediyor. çünkü bizimkisi buna izin veriyor. mesela ben ihlal ettiğimde benimkisine sıcacık bir karşılık veriyor. ama bir başkası yaptığında ve hoşuna gitmemişse bana bakıp, benimle ittifak kurarak o kişiyle dalga geçebiliyor.
yanisi diyor ki; "alın sınırlarımı istediğiniz gibi ihlal edin. beni bir adım atmak zorunda bırakmayın. siz bana adım atın diye gerekli tüm koşulları sağladım size.
ama bir başkası adım attığında hiç riske girmiyorsun ki bebeğim. ve dolayısıyla kaybetme korkun da olmuyor. ve dolayısıyla tam bağlanamıyorsun da. bence ben sana adım atmazsam ama şu an olduğum gibi sana davranmaya devam edersem sen adım atarsın kesin. çünkü yavaş yavaş bağlanıyorsun bana. ve zaten haftalar öncesinden beri beni kaybetme korkusu kapladı içini.


(lannn! bu geçen gün ne dedi. ben hasta olsam hayatta dr un odasına girip soramazdım dedi. alt tarafı gelip soracaksın bir soru. bu neden seni bu kadar korkutuyor. sanırım çekinirdim de dedi. çekingen ya la bu. bildiğin çekingen işte. ama işte mesele de bu. çekingen olunca bir adım atmıyor. adım atmaması tam da bağlanamadığına işaret ediyor. bağlanamaması da beni igiden her zaman mahrum bırakacağı anlamına geliyor. ee ne yapayı ben bana ilgi vermiycek adamı. benim erkeğim beni merak etmiycekse, benle vakit geçirmek yerine boş vaktinde gidip maç yapacaksa siktirsin gitsin. ahh ya. mesela musatfacım da maça gitmişti bir keresinde. ama çıkışında benim yanıma gitmişti. lan o çocuk çirkindi, hali hareketi hoşuma gitmiyordu. ama seviyordu beni. bana kıyamıyordu. beni kaybetmekten korkuyordu. fakat tam olarak bağlanmıştı bana. gelecek hayali kuruyordu benimle. taa abd de n tel le aramıştı beni. bu lap top u bile o aldı ya la bana. ama işte efendi erkeğin kıymetini bilemedik. ama iyiki de bilemedik. hayat zenginleşmemiz gereken bir yer. zaten adam 1-2 yıl önce evlenmiş. ee ben bu yaşta evlenmek istemezdim ki ben onunla. kısa vadede ondan ayrılmam ağzına sıçtı. ama uzun vadede evlendi işte. gelip bana teşekkür etmesi gerekirken, yeni sevgilisinin yanında bana kötü davranmıştı. çok kınamıştım onu. hem de çok. yazık lan aslında. bana o esnada o kadar kaba saba davranmasının nedeni hala bana karşı olan ilgisiydi oysa ki. ee ne oldu gitti o salak görünümlü kızla evlendi. ee napayım mustafacım da o kadar aptal olmasaymış. bok var sanki evlenmekte. yalnız bana güveniyordu ve beni kimseden kıskanmıyor gibi duruyordu. yani onun yanında rahattım. istediğime istediğim gibi davranıyordum. belki de kişi kendisi birine sadıksa ve gözü diğerlerini görmüyorsa, partnerini sık boğaz etmiyordur, rahat bırakıyordur onu ve kıskanmıyordur. ama işte ben biraz flörtöz olduğum için aynısının bana da yapılacağını düşünüyorsam demek ki..)


iyi ama neden çay almaya giderken yanımda yürümedin?
iyi ama neden "ben sigara içmeye gidiyorum" dedin?
iyi ama neden seni okula davet ettiğim halde hala senden "ee ne zaman gidiyoruz" gibi bir tepki yok?
vardır senin de bir bug ın burda. bakalım zamanla çözücez artık neyin ne olduğunu. zaten seninle olan ilişkimde algılarım çok açık. bir yığın çözümleme yapıyorum.
ama kadın olan yoga hocamın dediği gibi "bir karar vermeden önce bir kaç gün bekleyin". benim elimde olmayan nedenlerden dolayı bekliyorum işte bir hafta. ve her hafta demleniyor duygularım, sana dair düşüncelerim. neticede seni gördüğümde, zaten bir hafta boyunca seni kaybetmiş olduğum için, sana çok iyi davranıyorum. bir yığın gülücük dağıtıyorum sana. hem zaten özlemiş oluyorum seni.
erkeğim; şimdiden bana çok şey öğrettin. ve 3 aydır hala gözlerimin içi gülüyor. bize ayrılan süre bu kadarsa bile çok teşekkürler. (06-06-16, 02.36)

ÇArPık ayNaLaR

benim iki katım sayılabilecek bir hatun. ayak ayak üstüne atmış. gelmiş tam yanıma oturmuş
oysa ondan önce gelen iki kişi de hemen yanıma oturmamış, aramızda birer koltuk boşluğu var. bir şekilde beni bu kadar yakın hissetmemişler kendilerine. bu hatuna da yakın değilim. ama bunun meselesi bana dair olan her şeyi ihlal etmek üzerine. mesela ben yanımdaki insanın sınırlarına girmiyim diye özen gösteririm genellikle. hatta bitiş noktam onun sınırı değildir, sınırına yakın bir yerdir.
neyse işte. bu kız sınırıma girdi. bir an bi baktım ben sol tarafa savrulmuşum. o da benim sağımı işgal etmiş, sağa doru yüklenmiş.
ama neden yapıyor bunu?
gerçi ilk başlarda bana karşı inceydi. aramızda öyle bir şey oluştu ki bu kız tarafından "abuse" edildiğimi ve bana "bullying" uyguladığını düşünüyorum. zaman zaman yanında nasıl davranıcağıma şaşırıyorum. geriliyorum o yanındayken.

sonra bu dönem buraya gelen birisi var. bana karşı iyiydi, kibardı. ona bir şey yapmadım bence ben. ama son zamanlarda bana karşı bakışında değişiklikler var gibi. demek ki yokluğumda dinamikler değişti. ya bana dair bir şeyler konuşuldu, mesela dalga geçmiş olabilirler benimle. ya da onların bana karşı olan tavırlarını bu kız hissetti ve bu yüzden bana karşı bakışları değişti.
ikinci kez yakaladım bu bakışı onda. o bakış şefkatli değil. umursamayan bir bakış. anlayış yok orda. bana dair çoktan hükmünü vermiş bir bakış o.
benim de bazen birilerine karşı bakışım değişiyor. misal yan odadaki kıza bakışım değişti iki gündür. çünkü 2 gün önce üflüyordu. paranoyak değilsem eğer o üfleme bizimle ilgiliydi. zira alarmımız çaldı defalarca. hakkaten sinir bozucu bir durum bu. ama o üfleme yerine bunu bizimle konuşmasını tercih ederdim. o üfleme sonrası beni görünce bana selam verdi, ama sesini inceltti, böyle zoraki, ve hatta mikro bir şekilde beni küçük gördüğü gibi bir his bıraktı bende. kısacası samimi değildi hiç. samimiyetsizliğinden dolayı elimde olsa bir daha selam vermem ona. bu yüzden ben de iki gündür zoraki selam veriyorum. o da soruyordur kendine acaba neden böyle selam veriyor bu kız bana, bir şey mi yaptım diye. sorun şu: sen bir şey yapmadın. sen büyük ihtimalle hep böyle davranıyordun ama samimiyetsizliğini ben yeni algıladım.
mesela benim kendimce gerekçem var, bu yüzden bakışlarım değişti ona yönelik.
belki o kızın da bir gerekçesi vardır.
ki zaten biz böyle göz kaçıran, çözüm bulacak yaratıcılığa sahip olmayan insanlar güruhu olarak bu davranışları sadece bir kişiye göstermiyoruz. bunlar bizim hayatla baş etme tarzımız. bu yüzden aslında ne onlar bana alınmalı ne de ben onlara.
ama işte o kızın o bakışını görünce ve diğer kızın ses tonunu görünce.. yeminlen kendimden tiksiniyorum. beni bana öyle bir yansıtıyorlar ki "ne boktan insanmışım lan ben" diyorum. mesela şu ki kendimi bişi sanıyorum ben. boktan olmadığımı varsayıyorum. tam da bu yüzden bu aynlar canımı sıkıyor. neyse ki başka aynalarım beni böyle yansıtmıyor. benden memnun o aynalar. oturup konuşabiliyoruz. bu aynalar diğerlerine göre hayatla daha iyi başa çıkmış, daha makul, yaşama geniş bir perspektiften bakıyorlar. bu yüzden diğer aynaların çarpık olduğunu görebiliyorum.
ama işte anlık olarak o aynalarda gördüğüm şey hakikatim oluyor. böyle olunca da kendimden nefret ediyorum. işte öyle anlarda yalnız kalmak ve uyuyarak resetlenmek istiyorum.

bence hayattaki en önemli şey birine "gelip seninle konuşabileceğini biliyor olduğu" sinyalini vermek. yani o kişi bilecek ki bir sorun olduğunda gelip seninle konuşabilir. sen onu dinleyebilirsin. kızmak, küsmek yerine kendince anlayış gösterirsin.
ama bazı insanlarla konuşamıyorum ben. yani yanına gidip konuşsam mı diye düşündüğümde "ya arkamdan dalga geçerse, ya inkar ederse, ya ya".
benimle birileri gelip konuşabilir, bunu ben biliyorum, diğerlerine de gösterebildiğimi varsayıyorum. bu yüzden onlara ÇARPIK AYNALAR diyebiliyorum kolayca.
yoksa kendime kıyak geçtiğimden değil. (6 haziran 2016, 01.26)










4 Haziran 2016 Cumartesi

sevgi emekti, o'nu bir lütuf gibi görmekti

dr cum ya. ben neden didikliyorum ki  seni "seviyor mu beni sevmiyor mu" diye. seviyorsun işte. bu bariz bir şekilde belli. ilgileniyorsun işte benimle. bu da bariz bir şekilde belli. ben neden hala şüpheye düşüyorum senden.
yalnız hayatımda başıma gelen en güzel şeylerden birisin. böyle limited bir zaman-mekan ortaklaşmamız ve bunların dışında iletişim kurmuyor oluşumuz bana çok şey gösteriyor. mesela sana kızıyorum, terkedilme şemam aktif oluyor. ama o gün ordan ayrılıp bir hafta sonra geldiğim için sana karşı çok da fazla dürtüsel davranmıyorum. dürtüsel davranmayınca da zaman içinde hislerimin, mesela öfkemin, nasıl peak yaptığını ve sonra düştüğünü ve seni tekrar arzuladığımı görüyorum. bu seyri görmek benim açımdan çok önemli.
ilk defa bir ilişkide bu kadar az dürtüsel davrandım, bu kadar az trip attım. ve bir başka kadının varlığıyla baş edebiliyorum 2 haftadır.
teşekkürler dr. gerçekten bir lütufsun sen benim için.
ayrıca senin o ilgi bekleyen halini yerim.

-*-*-*-*-*-*-
birisiyle konuşurken "neden seni anlıyorum" a vurgu yapıp duruyorum. o kişi zaten anlayacağımı varsayıyor ki benimle konuşuyor bu meseleleri. belki bu konu hakkında düşünebilir, çalışabilirim. (4 haziran 2016, 18.44)

3 Haziran 2016 Cuma

beni kendimden nefret edecek şekilde aynalayan iki kaltak

sanki amına koduğumun orospularını sikmişim gibi muamele çekiyorlar ya la bana.
amına koduklarım ne yaptım ki ben size? vereceğin alt tarafı bir selam. bunu vermek yerine yüzünü şekilden şekle sokmanın ne manası var?
mesele nedir? konuştuğum bir iki şey mi manasız geldi size, aptal olduğumu mu düşünüyorsunuz?
yoksa psikolojik sorunlarım olduğunu mu?
yoksa tipimi mi beğenmiyorsunuz?
sarışın çiyan ve güzel gibi gözüken ama yüzünde asimetri olan çirkin: ikinizin de beni aynalamasından hiç hoşlanmadım. sanırsın bir mahlukatım ben. onlar nasıl bakış lan amına koduklarım.
ben de sizin bana baktığınız gibi mi bakıyorum size? eğer öyleyse bende de ciddi sorunlar var?
umarım liseye geri dönüş yapmamışımdır. orası yeterince zordu. şimdi burası da olmasın ben aynı şekilde.
ayrıca bir yerde, diyelim ki iş yerinde, ortam senin hoşuna gitmiyorsa, ordaki insanların sana "freak" gözüyle baktığını biliyorsan.. lan ruh sağlığını kaybedersin be resmen.
umarım bir çıkış yolu bulabilirim.

2 Haziran 2016 Perşembe

acı hep aynı acı

"güçlü birini ancak güçlü biri yetiştirir"miş.

bir kaç saat öncesinde "birlikte bir şeyler yapalım" dicektim dr. a
güzel bir gündü. epey güzeldi.
sonlara doğru bakışlarımız birleşti yine ve kaçırmadım onları. kısa bir süre o da kaçırmadı. sonra kaçıran o oldu tabi. bakışlarımız birleştiği anda bir hoş oldum. cinsel bir hoşluk. erkekler daha çabuk etkilenmez mi kadınlardan? o da etkilendi mi acaba bedensel olarak? mesela bir tür sertleşme yaşadı mı?
acaba o bakışlara nasıl bir anlam yüklüyor.

sevmediğim o şişko kadın yine geldi. kocaman bir kadın. acayip bir enerjisi var. biraz da o kadının varlığından kurtulmak için kendime bir çay aldım. döndüğümde "ee ne mektubuymuş" dedim. al, oku dedi. o arada "aşk ilanı" dedi. bakışlarımı sabitledim ona. "çok komik hakkatten (!)" ifadesi vardı. o da güldü gibi.
bir yerde "sen hasta olsan böyle içeri girer miydin" dedi. ben de "arada giriyorum" dedim. "beklemek sıkıcı bir şey siz yapmaz mısınız" dedim. ama adam dr için sıra beklememiş ki hayatında. nerden anlasın garibin halinden. "yani ben de bankada vs sıra bekliyorum" dedi. anlatmaya çalıştım. bankada sıra, şeffaflık var. vs. diye.. ama kime anlatıyorsam.. ben anlatırken çoktan kayıplara karıştı o.
bugün 5-6 kez belki daha fazla kez dinlemedi beni. dinleyerek başladı, sonra dikkatini başka yere verdi. seven, hoşlanan insan böyle mi yapar lan?
diğer stajyer arkadaş ve ben vardık, ben de çay vardı. "hiç getirmiyorsunuz bana da " gibi bi şey dedi çay için. "siz şansınızı kaybettiniz" dedim. güldük vs.
bir yerde "22 yaşındayken benden küçük bir kadının 3-4 çocuğu vardı" dedi. "demek ki biz evde kaldık" dedim. bakıştık, "aa sende mi ben de öyleyim" bakışı vardı. oysa yemdi o benim için.
bir yerde "aa x hoca ayağını kırmış" falan gibi bir şey dedi. sözlerini duyan üzüldüğünü sanır. oysa gülüyordu bunu derken "yuppi hoca ayağını kırdı" dedim, güldük. "yok ya ben seviyorum x hocayı" dedi. "bazı hocaları sevmiyorsun yani" dedim. "tabi bazılarını sevmiyorum" dedi.
vay be. dürüst davrandı. hep mi böyle dürüsttü yoksa benimle birlikte mi çekildi bu tarafa.

bu çay almaya gitti. ben de geliim dedim. yanyana yürüyemiyoruz resmen adamla. baktım o takıldı bir yerlerde. ben de napayım, beklemedim, devam ettim. yolda karşılaştık, çok yavaşsınız dedim."yaa" dedi benim söylediğimden hoşnut olmayarak.
lan insan hoşlandığı insanla yürüme fırsatını kaçırır mı? demek ki hoşlanmıyor.
haa bi de bir de "ona anlamadığımı" ima etti. regrese oldu o an. telefonunun ekranına baktı. ne desem küçük bir çocuğun "hee hee" edasıyla dinledi. burda dinledilmediğimi o kadar gösterdi ki bana. "anlıyorum" gibi bir şeyler dedim. sanki sözlerim ezber sözlermiş gibi bir bakışla fırlattı bana. "anlamaya çalışıyorum" dedim. yine bana bakmıyor, triple. "biraz daha yuvarlıyım" dedim. bu kez güldü. amına koyayım, oysa yuvarladığım falan yoktu. "allahsız seni anlamasam sana bu kadar soru sorar mıyım, her zaman yanına gelir miyim, yanında vakit geçirir miyim, güler miyim sana" diyemedim tabi.. o beni "sallıyorsun" noktasına taşıdı, ben de oraya çekildim. neyse ki neticede "anlaşılmadığınızı düşünüyorsunuz o zaman" dedim. sonunda "evet" dedi. "hakkatten mi" dedim, onayladım. bir yerlerde "wallahi anlıyorum" dedim.
"lan dünyalarımız çok farklı. seni anlamaya inan çalışıyorum. yer yer anlamıyorum o an. ama sonrasında anlıyorum. belki yer yer anlayamıyorum da. ama sen hürolcuğumun dediği gibi anlaşılmayı değil sana hak verilmesini istiyorsun"; bunları da diyemedim.

sonra çıkışa doğru bunun arkadaşı geldi. aslında tatlı çocuk. benden yana pek bakmıyor. geriliyor gibi duruyor. bir yandan da beni umursamıyor gibi kesinlikle. sonra bizimki " ben sigara içmeye gidiyorum" deyip kendi odasına gitti, ben başka odadaydım. ben ve arkadaşı baş başa kaldık odada. o an modum düştü. o an milyarlarca kattan birden yere çakıldım. o an ne yapacağımı bilemedim. o an sanki bir camdım ve milyarlarca parçaya bölündüm. dr cuğumla buna benzer başka anlarda yaşadık tabi. bu da belki öyle bir andı. ama "acın AYNI TADI veriyor be halen". tabiki yine ne yapacağımı bilemedim. durmak istemedim. durmamın bir anlamı yoktu sanki. hem niye durayım ki? o anda başka ne yapılabilirdi ki? daha 5 dakika öncesinde adamla göz göze gelmişiz ve gülmüşüz. sonra birden çıkıveriyor o. bir şey demiyor bana. belki de sigarasını alıp gelecekti yanımıza. belki de yokluğumu görünce o da bozuldu. belki de hiç farketmedi bile. nasılsa kafası bir milyon adamın. hem zaten beni önemsese arkadaşına "kardeş benim kız var sen gelme" diyebilir. kaç defadır o adam var diye biz konuşamıyoruz. hoş o olmasa da konuşamıyoruz.
bi de arkadaşı geldiğinde "tiplisi, tipsizi herkes seni buluyor, baksana ben bile seni buldum" dedi. "o hikayedeki TİPSİZ ben miyim" diyemedim tabi. ama tabi alındım üstüme. hem de çok alındım. o esnada o sözün bana yönelik olduğuna çok inandım.
bence tipsiz değilim. ama beni öyle görenler de olabilir. "onlar da böyle görüyorsa demek ki" diye. oysa arkadaşı öyle düşünse bile bizimki neden öyle düşünsün? hem öyle düşündüğü bir insana bu kadar çok gülümser mi?
neticede yine bir daha yanına gitmeme fantezileri kurdum. neticede yine modum çok düştü. canım hiçbir şey yapmak istemedi. saniyelik kısa bir ağlama ve 1 saatlik uyku biraz kendime getirdi beni. şu ana peak noktasında değilim.
oysa güzeldi be dün de bugünde.
ama işte ben içsel olarak dalgalanıyorum böyle. bu hallerimi bilse zaten uzaklaşır benden. beni bu halimle imkanı yok kabul etmez.
"o anne ile çocuk arasındaki ilişki, siz daha iyi bilirsiniz acınızı nasıl yaşayacağınızı" dedi.
annesinden kopamamış bir adam bu. yüzde yüz eminim ki bakir zaten. bakir olmasa şimdiye kadar dayanamazdı bence. anasıyla bağını koparmamış bir adam bana nasıl bağlansın?
sonra diğer stajyer kızın yanında bana bakma sıklığı daha fazla. belki de beni hoş buluyordur.
şüphelerim var: sürekli bunun yanındayım ya hani ben. ya rahatsız ediyorsam onu. ya benimle ilgili diğerleri bununla dalga geçiyorsa.

bir de bunun bir tane kadın arkadaşı var. sırf bunlar arkadaş diye kadınlar yakınlaşmaya çalışıyorum. lan amına koyayım. kadının bakış açısı o kadar boktan ki. kadın o kadar sıkıntılı ki. bizimki nasıl bununla arkadaş. onunla arkadaşsa benimle nasıl arkadaş olur? kadınla geçirdiğim o beş dakika bile masumiyetimi yitirmeme yol açtı.
sonra ilaç mümessili geldi. merhaba dedi bana. bir şey demek yerine güldüm. giderken de veda etti bana. yine gülümsedim bişi demeden. bizimki o arada bana doğru baktı. bebeğim insanlara gülümsemem senden hoşlandığım, sana meylim olduğu gerçeğini değiştirmiyor ki. seviyoz işte anlasana be. süründürdün resmen.


ben bu süreci bu kadar sancılı yaşarken sen nasıl yaşıyorsun acaba dr cum? zaten çok yoruluyorsun, beni düşünmeye hal mi kalıyor sana.

yer yer çok güzel şeyler söylüyorsun "vay be diyorum" ve hayran kalıyorum sana.
bugün kayıplarla ilgili "belki ömür boyunca bu acı sizinle birlikte olacak.. bu süreçte 'şunu şöyle yapın' gibi bir şey yok.. içinizden nasıl geliyorsa öyle yaşayın" dedi. ne kadar da olgun bir söz, nasıl da rahatlatıcı.

sonra atak geçiren bir adam geldi. bize zarar verecek diye çok korktum. özellikle ona zarar verecek diye. hakkatten ha. çok çok korktum. sarılmak istedim ona, elinden tutmak, koluna dokunmak. fiziksel bir temas istedim. hem de çok istedim. o nasıl hissetti acaba. o da böyle şeyler hissediyor mu bana karşı? öyle anlarda ben böyle hissederken, onun da içinde bir şeyler kıpırdanıyor olmalı. OLMALI başka bir şekilde olamaz. başka nasıl olabilir ki.

bu da böyle bir gündü işte.

ah dr cum ah.


bi de bu sabah "9 kişi var" dedin. ben de sana gıcıklık olsun diye "birazdan çoğalır" dedim. bozulmuş rolü yaparak baktın bana. oysa ki komiklikti yaptığın.
bi de ben sana "21. yüzyılda mıyız? yirmibirinci yüzyılda hala şeker mi kullanıyorsunuz" dedim.
yine komiklikti amacım.
bi de yine sakız çiğniyordun. "ben de sakız istiyorum" dedim. sen de taa ilk zamanlarda "pencereyi açabilir miyim" dediğimde görev bilinciyle penceriyi açtığın gibi sakız uzattın bana. çok tatlıydın.

yaw bi de gözlerimizin birleşmesi ne güzeldi. keşke başka yerlerimiz de birleşse ^^ mesela ellerimiz ^^ hehe :)


-*-*-*-*-*-*


ayrıca süpervizörümün tavrı neydi öyle. ben diyorum ki kadına sana bakarken bakışlarımı kaçırıyorum. sense bunu analiz etmek yerine konuyu kapatıyorsun. neden? beni umursamadığın için mi yoksa bu konuyu konuşmak senin için zor olduğu için mi? ayrıca bana kaygılı olduğumu söylüyorsun. çok tehlikeli bir şey değil mi bu söylediğin? hep mi kaygılıyım ben? öyle bir şey diyorsun ki bu anlama geliyor. oysa ara ara kaygılıyım.

sonra biraz çok konuşmak nevrotiklikmiş gibi senin için be dr. oysa insan kendini anlatmaya çalışmamalı mı? neden illa ki bir etiket yapıştırmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi?
neys ebe dr cum, ben de senin;
- yığınla etiket yapıştırdığını
- ara ara cidden beni önemsemediğini
- beni ara dinlemediğini
düşünüyorum. ayrıca sen anlıyor musun ki beni?
ay neyse. (02-06-16, 22.06)







1 Haziran 2016 Çarşamba

saliselik bir tereddüt ne anlatır müzeyyen?

"görüşürüz" diyorum. "yarın görüşürüz" diyor. "yarın geleceğimi nerden çıkardınız" diyorum. orda saniyelik bir tereddüt yaşıyor, belki saliselik. "haftanın iki günü gelmiyorsun" diyor. "öyle de" gibi bir şey diyorum. aslında amacım onu köşeye sıkıştırmak ve tabi son saniyelerimiz de bile onunla konuşmak. acaba o duruşun, boşluğun anlamı neydi?

sonra bir gelliyor. anlık nerde olduğunu unuttuğunu söylüyor. "sigara kullanıyor musunuz? yakın bir zamanda bırakmaya çalıştınız mı" diyorum. sonra o kişi gidince bizimkine dönüp "ben sigarayı zibanla bıraktım, o zamandan beri ben de yer yön hissi kayıyor" dedim." disosiye oluyorsun yani" gibi bir şey dedi ve araya başka bir şeyler girdi. alakasız bir yerde bir hastaya "sigara içiyor musunuz? zibanla mı bıraktınız" dedi şaklabanlık olsun diye. hakkatten de komikti söylediği. hasta gidince "muhabbet ettiğimiz şeyleri espri malzemesi yapmanız hiç hoş diil" dedim. o da saliselik mahçup olup hemen reaksiyon olarak "ama anlamaz ki neyden bahsettiğimi" dedi. haklıydı. ben de sırf bir yanıt vermek için "ama ben anlıyorum" dedim. of ya, aslında saçmalıyordum o an.. dr cum "aramızda söylenmemiş sözler var" :/


ilk zamanlardaki gibiydi göz temaslarımız. ilk zamanlardaki gibi davranıyordu bana. sonra yine pencere kenarında ayakta durdu.

alla alla. acep ne olacak bunun sonu.

fakat çok farklı be dünyalarımız. o ne dese benim de dicek farklı bir şeyim oluyor ve genelde söylediği şeyler bana uygun şeyler olmuyor. o anda bir şey demesem çatlarım yani. o yüzden illa ki bir şey diyorum. "keşke demesem" diyorum tabi her seferinde. sonra yine  diyorum.

sabah yoktu odasında. "ya bugün gelmezse" diye düşünüp üzüldüm. sonraki gidişimde oradaydı. orda oluşunu gördüğümde neden çok çok mutlu olmadım da alelalede bir anmış gibi deneyimledim.

ayrıca kolanyayı eline sürüp uzun uzun ovuyor ellerini :)

alelade birisi değil. hakkatten komik ve tatlı bir adam. canım benim ya. yirim seni. (1 haziran 2016, 20.44)

30 Mayıs 2016 Pazartesi

bir feedback aldım; yuppi ^^

avoidant davranıyormuşum. biri bir şey olmaz deyince, hiç üstelemeden hemen "tamam" diyormuşum.
bu devirde insanlar kendilerine verdikleri değer kadar değer görürlermiş. benim tavrım demodeymiş.
oysa içeri girerken izin istemişim ondan. neden hala diken üstündeymişim, kaygılıymışım.
işi gücü varsa o zaten "benim işime dönmem" lazım dermiş.

kopuk korundan modum devreye giriyor olabilirmiymiş.

söylediklerinden bunları anladım. gerçekten teşekkür ederim ona. bu kadar avoidant olduğumun farkına varmamıştım. sagolsun haikaten. insan böyle feedback veren birisiyle sık sık karşılaşmıyor.

düşündüm de biraz. farukçum "yalnız beş dakika doldu" dediğinde nasıl da şoka girmiştim. hatta 3-4 gün bu şoktan kurtulamamıştım.
birinden uyarı almamak için bu kadar hassasım, kaygılıyım, geri adım atıyorum.
çünkü birinden farukçuğumun verdiği gibi bir tepki almak self ime, en azından bir süre için, büyük bir darbe vuruyor. ben de kaçıyorum bu darbelerden. oysa en kötü ihtimalle darbe alırım ve bu darbe o kadar da korkutucu değil. hayat olduğu gibi devam ediyor darbeyle de.
ama darbeyi alınca "bu kişi beni kesin istemiyor, umursamıyor" sonucuna varıyorum. gerçi belli ki temelde buna inanıyorum ve bu inançtan dolayı avoidant davranıyorum. aslında avoidant davrandıkça bu inanışımı pekiştiriyorum.

bir de  kontrol eden tarafım devreye giriyor o anda. muhattabım adına düşünüyorum, onu zorda bırakmak istemiyorum, mesela "bak istersen gidebilirim" diye bir option sunuyorum.
oysa o kendi hakkını savunabilir. neden bu şansı vermiyorum ona.
acaba ben, kendim, kendi sınırlarımı kolaylıkla çizemediğim, kendime dair kararları biraz da diğerlerinin insafına bıraktığım ve onlar insaflı ve duyarlı davranmak yerine beni bu yolla hayal kırıklığına uğrattıkları için mi diğerleriyle olan ilişkimde bu kadar hassasım.

oysa karşıma benim gibi, benim adıma sürekli karar veren ve bunu hassasiyet kisvesi altında yapan biri çıksa, bu hoşuma gitmez.
kendi hoşuma gitmeyen şeyleri ben neden başkalarını maruz bırakıyorum.

ayrıca, evet, ingilizcem kötü nuraycım. belki de beni istememenin en büyük nedeni bu. bir de ısrar bekliyordun benden. bunu söylediklerinden anladım. ama sana ısrar ettiğimde ve sen kabul ettiğinde bu ısrarlar sonucunda, ben hep minnettar kalıcam sana. sen de en küçük hatamda "neden aldım ki bunu" demeye meyilli olacaksın.
haklısın ısrar etmedim senin case inde. diğer konularda da böyle mi davranıyorum vs. bunların dinamiğine bakıcam. ama aslına bakarsam senle tezi yazmıycağım için rahatladım. bir tarafım senle yazmak istemiyordu, tıpkı farukçuğumla yazmak istemediği gibi.
bana "temiz kan" lazım. ve bu temiz kan "denizciğim" de değil.
en başından beri özlemciğimdi aslında çekildiğim kişi. bakalım o da bana çekiliyor mu.
olmadı yazıcaz işte tezi.

hiçbir hoca beni kabul etmezmiş, ben de "istenmiyorum" diye okulu bırakırmışım. amma hoş olurdu dimi^^

zeynep in kedisi AHU ya çok benziyorum ben. tıpkı onun gibi kafamda kuruyorum da kuruyorum.
ve evet sakınmıycam bu kelimeyi kendimden, madem aklımdan geçti, buraya da yazayım; tıpkı onun gibi ACAYİP im. oysa bu diğerlerinin gözünde gördüğüm şey mi? ama önem verdiğim gözlerde görmüyorum bana acayipmişim gibi bakan bakışları. aksine beni pek de bilmeyen, ve bir kısmı da bana acayip gelen insanlarda görüyorum bu bakışı.
yoksa ben onları acayip olarak gördüğüm için mi onlarında bana öyle baktığını varsayıyorum.
karşımdaki birer ayna ne de olsa.
hem sınıftaki özlü bugün bana gülümsedi ve selam verdi.
oysa benden hiç hoşlanmadığını düşünsem de ben ona yakın davranmaya çalışıyordum.
ayna meselesi işte.

bir de aklımdan geçenleri bir diğerine aktarmakta sorunlar yaşıyorum.
çok fazla bilgi bondardımanına maruz kalıyorum. bu yüzden de zihnim güzelce işlemleyemiyor belli ki bir yığın şeyi.
yaşamın her alanında minimalist olmakta fayda var. (30 mayıs 2016, 15.39)