30 Mayıs 2016 Pazartesi

bir feedback aldım; yuppi ^^

avoidant davranıyormuşum. biri bir şey olmaz deyince, hiç üstelemeden hemen "tamam" diyormuşum.
bu devirde insanlar kendilerine verdikleri değer kadar değer görürlermiş. benim tavrım demodeymiş.
oysa içeri girerken izin istemişim ondan. neden hala diken üstündeymişim, kaygılıymışım.
işi gücü varsa o zaten "benim işime dönmem" lazım dermiş.

kopuk korundan modum devreye giriyor olabilirmiymiş.

söylediklerinden bunları anladım. gerçekten teşekkür ederim ona. bu kadar avoidant olduğumun farkına varmamıştım. sagolsun haikaten. insan böyle feedback veren birisiyle sık sık karşılaşmıyor.

düşündüm de biraz. farukçum "yalnız beş dakika doldu" dediğinde nasıl da şoka girmiştim. hatta 3-4 gün bu şoktan kurtulamamıştım.
birinden uyarı almamak için bu kadar hassasım, kaygılıyım, geri adım atıyorum.
çünkü birinden farukçuğumun verdiği gibi bir tepki almak self ime, en azından bir süre için, büyük bir darbe vuruyor. ben de kaçıyorum bu darbelerden. oysa en kötü ihtimalle darbe alırım ve bu darbe o kadar da korkutucu değil. hayat olduğu gibi devam ediyor darbeyle de.
ama darbeyi alınca "bu kişi beni kesin istemiyor, umursamıyor" sonucuna varıyorum. gerçi belli ki temelde buna inanıyorum ve bu inançtan dolayı avoidant davranıyorum. aslında avoidant davrandıkça bu inanışımı pekiştiriyorum.

bir de  kontrol eden tarafım devreye giriyor o anda. muhattabım adına düşünüyorum, onu zorda bırakmak istemiyorum, mesela "bak istersen gidebilirim" diye bir option sunuyorum.
oysa o kendi hakkını savunabilir. neden bu şansı vermiyorum ona.
acaba ben, kendim, kendi sınırlarımı kolaylıkla çizemediğim, kendime dair kararları biraz da diğerlerinin insafına bıraktığım ve onlar insaflı ve duyarlı davranmak yerine beni bu yolla hayal kırıklığına uğrattıkları için mi diğerleriyle olan ilişkimde bu kadar hassasım.

oysa karşıma benim gibi, benim adıma sürekli karar veren ve bunu hassasiyet kisvesi altında yapan biri çıksa, bu hoşuma gitmez.
kendi hoşuma gitmeyen şeyleri ben neden başkalarını maruz bırakıyorum.

ayrıca, evet, ingilizcem kötü nuraycım. belki de beni istememenin en büyük nedeni bu. bir de ısrar bekliyordun benden. bunu söylediklerinden anladım. ama sana ısrar ettiğimde ve sen kabul ettiğinde bu ısrarlar sonucunda, ben hep minnettar kalıcam sana. sen de en küçük hatamda "neden aldım ki bunu" demeye meyilli olacaksın.
haklısın ısrar etmedim senin case inde. diğer konularda da böyle mi davranıyorum vs. bunların dinamiğine bakıcam. ama aslına bakarsam senle tezi yazmıycağım için rahatladım. bir tarafım senle yazmak istemiyordu, tıpkı farukçuğumla yazmak istemediği gibi.
bana "temiz kan" lazım. ve bu temiz kan "denizciğim" de değil.
en başından beri özlemciğimdi aslında çekildiğim kişi. bakalım o da bana çekiliyor mu.
olmadı yazıcaz işte tezi.

hiçbir hoca beni kabul etmezmiş, ben de "istenmiyorum" diye okulu bırakırmışım. amma hoş olurdu dimi^^

zeynep in kedisi AHU ya çok benziyorum ben. tıpkı onun gibi kafamda kuruyorum da kuruyorum.
ve evet sakınmıycam bu kelimeyi kendimden, madem aklımdan geçti, buraya da yazayım; tıpkı onun gibi ACAYİP im. oysa bu diğerlerinin gözünde gördüğüm şey mi? ama önem verdiğim gözlerde görmüyorum bana acayipmişim gibi bakan bakışları. aksine beni pek de bilmeyen, ve bir kısmı da bana acayip gelen insanlarda görüyorum bu bakışı.
yoksa ben onları acayip olarak gördüğüm için mi onlarında bana öyle baktığını varsayıyorum.
karşımdaki birer ayna ne de olsa.
hem sınıftaki özlü bugün bana gülümsedi ve selam verdi.
oysa benden hiç hoşlanmadığını düşünsem de ben ona yakın davranmaya çalışıyordum.
ayna meselesi işte.

bir de aklımdan geçenleri bir diğerine aktarmakta sorunlar yaşıyorum.
çok fazla bilgi bondardımanına maruz kalıyorum. bu yüzden de zihnim güzelce işlemleyemiyor belli ki bir yığın şeyi.
yaşamın her alanında minimalist olmakta fayda var. (30 mayıs 2016, 15.39)

28 Mayıs 2016 Cumartesi

ah insanlar AH

yok ben anlamıyorum. arkadaşım buyum ben. sen neden benim görüşüm için gülerek ve espri havasında "senin de evrenle olan ilişkini anlamıyorum" diyorsun. neden yargılıyorsun beni. anlamıyor musun buyum ben. senin hoşlandığın, sana yol gösteren şeyleri ben böyle olduğum için söylüyorum sana. ben sana böyle mi yöneliyorum. ben senin yanında varolurken şimdi şunu desem acaba olumsuz tepki verir mi diye kendimi check etmek zorunda mıyım? ben sana böyle mi yöneliyorum? ben senin varoluşunla gülüyor eğleniyor muyum? mesela sen müslümansın, ben bunun üzerinden sana espriler yapıyor muyum? o konuyu açmıyıyorum ben senin yanındayken. veya senin bekarete önem verdiğini sandığım zamanlarda da bu konuyu senin yanında açıp bunu mevzubahis yapmazdım.
mesele şu; ben yanında rahat hissetmiyorum. aynı dili konuşmuyoruz seninle. ben tüm bunları sana anlatmak da istemiyorum. sen olduğun gibi ol. ama aslına bakarsan senle ilişki içine girmek istemiyorum. varlığın, seninle ilişkim haz vermiyor bana. belli ki sana haz veriyor. lan aq madem haz alıyorsun benden bir zahmet bana saygı da duy. "bana saygı duy" mu demeliyim illa sana.
zaten sınıfta yüzeysel ilişkiler kuruyorum. bir de burda, yaşam alanımda böyle ilişkiler içine girmek istemiyorum.
ayrıca senin vereceğin akla sıçayım ben. bakış açın nasıl da zehirli be. belki arkamdan söz konusu şahıslar bir şeyler konuştu. sen de bunları baz alıp bana nasihat veriyorsun. gerçi böyleyse amenna. teşekkürler. ama öyle değilse ne diye zehirliyorsun beni.

of ya. vallahi rahat hissetmiyorum. tanrım bu çok büyük bir sınav. geçmiycem herhalde bu sınavı. bu saçma sapan tipler karşıma çıksın diye mi geldim lan ben buralara.
hani bu üniversite çok anlam ifade ediyor ya dışarda birilerine:
sizin karşınıza bu insanları çıkarsam acayip şükredersiniz lan hayatınıza. böyle sikimsonik insanlar da var işte burda. böyle hayat ödevinin içine edeyim lan. aq. (28-05-16, 23.01)

işte öyle kavrarım belden canısı ^^

rüyamda dr u gördüm. üstü açık araba gibi bi şeydeyiz, ama garip bir araba. sonra kimse direksyonda diil. bende bizimkini belinden kavrayıp direksiyona geçsene diyorum. ben bir hoş oluyorum belinden kavradığım için. o ne hissediyor bilmiyorum ama hoşuna gitmiş olmalı diyorum.
sonrası çook acayip. ıssızımsı bire yere gidiyoruz. ufak tefek çocuklar var. korkuyorum ve bir yere şşikayet ediyorum onları. sonra kulübeye bizimkinin yanına dönüyorum.
bir masada yemek yiyoruz. sanırım masada çocuktaki genç, hoş dr da var. insani ve tabi flörtöz sayılacak bir şekilde konuşuyorum. sonra bizimki öteki doktora sanırım "haluk hakkında konuşalım" deyip onunla bir yere gidiyor. ben kalıyorum. bu arada o korkutucu çocuk-ergen çetesi benin de içimde olduğum kulübeyi basıyor. ben kaıları kapatıp bir odaya saklanıyorum. tel den dr u arıycam.
sonra uyandım.
korkutucu bir rüyaydı.

hatırladım; dr diğerlerinden kıskanıyor beni. ama kıskanması için uygun bir rakibin olması gerekiyor. öyle herkes olmaz. rüyamdaki dr dan da kıskanmış olduğunu varsaydım o esnada, ama bir kanıtım yoktu.

ben insanlarla iletişim kuruyorum. bence flörtöz de değilim. ona karşı bile bir iki kez flörtöz oldum. yine de kıskanıyor mu beni? yok yok zaten bu aralar beni kıskandığına dair bir emare yoktu suratında. gerçi diğer dr hastalığından bahsettiğinde "nesi olduğunu sordum". o ara bizim dr bana bakmadı veya bakmıyordu, yere bakıyordu. belki bozuldu. ama neticede toparladım bence.
mesela "ben sana kabuğunu kır demedim mi" dedi diğer dr. benimki de bana bakıyordu o ara. ben de "imaj maker a gitmemi söylemişti, onu kastediyor" dedim. hoşuna gitti bu açıklamam. yirim ya.
hem sonra leblebi uzattı bana.
hem sonra pencere kenarına gitti. bunu neden yaptın diye sorsak o cevap veremezse bile.. bence o hareket kesinlikle flörtleşme hareketiydi.
ben de apar topar gittim yine.
ama hakkatten su içmeye gitmesem öksürüğüm geçmezdi. bi de rahat hissetmedim kendimi. yine bir tür fazlalık gibi hissettim.
hem gururumu da ayaklar altına almak istemiyorum.
bir şey olacağı varsa olur. içimden bir şey yapmak gelmeden yaparsam zaten bu aramızdakileri olumsuz etkileyecek. mesela geçenlerde çimlerde o çocuk kalmamı istedi ve bunu 3-4 kez dile getirdi. bu irite edici bir şey. hadi bi kez söyledin diyelim. hadi bir kez daha söyle. ısrarcı olmanın manası yok.o çocuk ısrarcı olduğu için itti beni birazcık.
böyle farklı hassas noktaları var işte ilişkilerin.
evet ben istiyorum dr u. ama napam ne edem; onun bişiler yapması lazım artık. ne yapalım, risk alsın biraz. neticede toplumsal olarak da bu rol onlara verilmiş, o açıdan da bir sıkıntısı yok. ama ben kadın halimle madara olurum lan o askeri ortama.

hem ekşideki arkadaşın da dediği gibi; ev sahibi o. o yapsın bişiler.

ayrıca dikkat:
diğer stajyer kızın yanında ben rahat davranınca dr da rahatladı gibi akabinde. bi de onu da diğerleri ile aramdaki konuşmalara dahil etmem ona iyi geldi.
demek ki dr un değer verdiği noktalar bunlar.

ayrıca dün bir tane dr gelip onun telinden para transferi yaptı. bunu da 10 dakika sonra söyledi ona.
yine aynı kişi dolabını açtı ve bana bir şey gelmiş olmalı dedi.

resmen o adam sınırları ihlal etti.

hem izne çıkan dr ve başka zamanlarda başka iki dr da bizimkinin bedenine dokundu. bedensel olarak da bir sınır yok ortada.
bence bizimki bunlardan muzdarip olmalı.
hem o tiplerle nasıl anlaşıyor ki? ben olsam hayatta anlaşamazdım. tamam yer yer memnun değil bizimkisi. hep içine atıyor memnun olmadığında. aslında yazık günah lan.



ayy rüyamda ne güzel kavradım benimkinin belini. çok güzel bir histi.
yanımda onun bedenine pür dikkat bakarak ve sonrasında onu hayal ederek orgazm oldum defalarca. lan hakkaten 30 dan fazla orgazm olmuşumdur. hatta daha fazla. bazı günler iki kez.
çok değişik bişey bu.
ah ulan ah. şunca zaman gerçekte sevişsek bilmem kaç kez sevişmiş olurduk. ee so what? bence böylesi çok güzel. 3 aydır her hafta onu gördüm. şimdi biraz biraz tanıyorum yüzünü. mesela "depresyon" derkenki r leri vurgulayışı çok karakteristik. birine bir şey söylediğinde sol elini hareket ettirmesi çok güzel (aynı hareket çocuk ergendeki dr da da vardı. acaba hangisi hangisinden gördü. neyse, önemli de değil, neticede bizimkine çok yakışıyor). birlikte leblebi bile yedik.

sonra bu hafta ilginç bişi oldu. süpervizör sağımda oturuyordu. ben dr a bakıyordum. o da bana baktı hemen gözlerini kaçırdı, sonra hemen baktı ve yine kaçırdı gözlerini. bunlar saniyeler arasında oldu. acaba o esnada ne geçti zihninden? ne düşünerek tekrar bakma gereği duydu?
arkadaş kimse bu adam senden hoşlanmıyor demesin. bal gibi de hoşlanıyor. hoşlanmayı bırak beni de check ediyor. varlığımdan rahatsız olmuyor. ben bu haftaki gibi olduğum sürece de rahatsız olmaz hayatta.
bakalım sonraki haftalarda ne olacak.
bir şey olmayacak mı yoksa.
olsun böylesi de güzel.
bende yığınla an, imge var. daha ne olsun. ben sevdim dr u. hem de her hafta onun yanında gidecek, her hafta onu düşünecek kadar. daha nolsun.

-*-*-*-*-*

bugün meditasyon yapıyordum ormanda. çok yakınımda bir kalp atışı duydum. ama böyle çok hızlı atan cinsten. bir kuşa ait olsa gerek. çok unique ve özel bir andı. demek ki onlar da biz iyi niyetli olsak da olmasak da bizim nefesimizden, kalp atımızdan haberdar oluyorlar ve onları korkutabiliyoruz. gerçi bu kalp atışı korkmuş bir canlıya ait bir kalp atışıydı ama ben yine de korktum. oysa zaten o korkmuş ben niye korkuyorum.

korkularımızla yüzleşmek bilgeliğe, anlayışa, farkındalığa giden yol. (28-05-16, 20.41)

27 Mayıs 2016 Cuma

beni affet

beni affet.
ben seni sevdiğim zaman o şehirde yağmurlar yağardı.
sonra senin olmadığın şehirlerde, ben seni severken, yağmurlar yağmaya devam etti.

insan bazen seziyor, bir adım sonra o kişinin olmayacağını. bu yüzden onun fiziksel görüntüsünü, gözlerinden, bedeninden yansıyan canını içine çekmek, zihnine kaydetmek için uzun uzun, derin derin bakıyor ona.

mesela bugün öyle baktım ben dr. a.
ve ben öyle bakardım B. ye.

affet beni B. güçlü bir insan değilim. ya da zayıf bir insanım diyelim. sana güvenli bir alan sağlamaya çalıştım ama kendimle ilgili şeyler aktive oldu. hem seni manipüle ettim hem kendimi. yani bunlar normal aslında. ama benim çıkış noktam sana "secure base" olmaktı. çıkış noktam buydu. ama sana verdim neticede.
kendime de verdim tabi. kat kat fazla zarar vedim hatta. gerçi hangimize daha çok zarar verdiğimizi kıyaslamanın manası yok.

acaba bencilliğimden mi iletişim kurmuyorum seninle?
eminim sesimi duysan çok sevineceksin. kucaklayacaksın beni. biliyorum özledini hem de çok özledin.
ama ben burdayım, sen ordasın. sesini duymak yetmiycek bana. hem ben sonra seni görmek isterim. sana sarılmak isterim. hem de sevişmek isterim. hayatındaki tek kadın olmak isterim.. tüm bunlar hala var içimde. ama senin hayatında birisi var mı beni ister misin bilmiyorum. hem beni istesen bunu söylerdin diye varsayıyorum. neticede beni istemeyen sendin. benden sonra hayatına birisi, fiziksel olarak da, alan sensin.

velhasıl en iyisi kendi başıma ders çıkarma zamanı. elimdeki malzemeyi hazmetmeden sana ulaşmak yine zarar verir bana. ama bir yola girdim. yaşım da 26 oldu. yolumdan sapamam.

ah B. ah ah. (28-05-16, 02.26)


-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*


https://www.youtube.com/watch?v=1e9uvnc8iXw



"Beni affet Kaybetmek için çok erken Sevmek için de çok geç Beni affet Bir adım kalmalı geriye Kırılmış şeylerin nihayetine Yalnızlığın eşiğinde Beni affet Ben seni sevdiğim zaman bu şehirde Yağmurlar yağardı Beni seni sevdiğim zaman bu şehirde Ayrılık kurşun gibi ağırdı Beni affet Şiirler gözlerini Şarkılar saçlarını söylemedi Beni affet Bir adım kalmalı geriye Kırılmış şeylerin nihayetine Yalnızlığın eşiğinde Beni affet Ben seni sevdiğim zaman bu şehirde Yağmurlar yağardı Ben seni sevdiğim zaman bu şehirde Ayrılık kurşun gibi ağırdı Ben seni sevdiğim zaman bu şehirde Yağmurlar yağardı Beni seni sevdiğim zaman bu şehirde Ayrılık kurşun gibi ağırdı Beni affet Kaybetmek için çok erken Sevmek için de çok geç Beni affet"

aklıma düşen B.

Bugünlerde B. yi özlüyorum. ara ara aklıma düşüyor. biliyorum o da beni aramak istiyor. ama belli bir sınırı ihlal etmek istemiyor. ben ararsam çok sevinecek, biliyorum, hem de çok iyi biliyorum. ama o aramak istese bile arayamıyor.

umarım anlıyorsundur beni ey B. canımsın, ciğerimsin. ama ben başedemedim yaşadıklarımla. öldüm resmen. hala toparlanmış değilim. bu halimle ancak sana da kendime de zarar verebilirim. başedebileceğimi bilsem ben de isterim seninle konuşmayı, görüşmeyi ve hatta birlikte uyumayı, sevişmeyi. ama hala kırıklarım, gediklerim var.

kızma bana, anla beni, olur mu.

nasıl ya. mesela U. o kadar gerideki. hiç umursamıyorum onu. ama bir zamanlar onsuzluk çok acıydı. bir gün B. içinde mi böyle olacak. olmasın ya. o hep kıymetlim olsun. fiziksel olarak o hayatımda. bıraktığı boşlukta hala büyük bir burukluk, acı var. ama buna da razıyım. "ondan önce ve ondan sonra" diye hayatımı ayırdığım adam da bir gün benim için bir anlam ifade etmeyecekse ne anladım ben bu işten.

-*-*-*-*-*-*-*-*-*

geçen sene bu zamanlar. acılar içindeydim. hep o halde kalıcağımı derinden inanıyordum. oysa öyle olmuyormuş. zaman geçiyormuş ve kabuk tutuyormuş yaran. artık bu halinle yaşamayı öğreniyormuşsun. tekrar içten gülebiliyormuşsun. mutlu olduğun anlar olabiliyormuş. insanların arasına katılabiliyormuşsun. sigarayı bile bırakabiliyormuşsun.

way be. hayat işte. (27-05-16, 23.38).

26 Mayıs 2016 Perşembe

yaşamak için güzel bir gün; thanks meditation ^^

demek ki neymiş, ben ortamdaki diğer kadını tehdit olarak görmedikçe ve ona yakın davrandıkça ortam yumuşuyormuş, üçlü keyifli anlar geçirilebiliyormuş. way be. kendime rağmen bugün ona bakmasına çok fazla anlam yüklemedim. acaba böyle yaparak kendime kötülük mü yaptım? bastırdım mı yoksa bir şeyleri? neyse ne. sonuçta her zaman yaptığım gibi yapmadım. bu kez farklı şekilde davrandım. bu da bir şeydir.

-*-*-*-*-*

sonunda biri bana yazdı; thanks god. hoş da çocuktu. Şayet B. ile tanışmasaydım hoş bulabilirdim bu elemanı. ama B. ile kotamı doldurdum. ayrıca, evet, kabul, ben tatlı, sıcakkanlıyım vb. ama birine de ilk karşılaşmanda böyle ağır bir şekilde yazarsan kaybedersin be dostum. neticede bu kadar ağır bir yazıştan hoşlanamayabiliyormuş insan.
ayrıca bu devirde örgütlü insan mı kaldı be. kendini ne sanıyorsa beni takdir ediyor. lan kendini takdir etmen için benden daha çok görmüş, geçirmiş olman gerekiyor. ama boş beleş olduğunun senle ilk karşılaşmamda farkına varabiliyorum ben.
hem zaten şu andan sonra böyle örgütlü, çerçevesi belirlenmiş, kendini bir grup üzerinden tanımlayan biriyle yapamam ki ben.

-*-*-*-*-*

ayrıca sınıftaki o çocuğun kelimenin tam anlamıyla bir dangalak olduğunu düşünüyorum. durumları ele alış tarzı, yorumlayışı. lan o hoca kibarlığından senle muhattab olup sana düzgün cevaplar vermeye çalışıyor, sense çarpıtılmış algınla ona dair şeyleri ulu orta dile getiriyorsun.

ayrıca nasıl tiplersiniz siz yahu? birbirinizi gaza getiriyorsunuz. saçma bir realite yaratmışsınız, bu realiteye inanıyorsunuz hepiniz.

-*-*-*-*-*

hepinize bugünkü giydirmem bu kadar. umarım giydirmelerim zamanla azalır. ben de sizleri kabul eden, kucaklayan yüce gönüllü insan olmak isterim. ama mala da mal diyek ya bi zahmet.

lan aslında içimden geçen şu; allah topunuzun belasını versin.
oh be, suçlulukla dolu da olsa, rahatladım ^^   (26-05-16, 21.57)

23 Mayıs 2016 Pazartesi

ben seni seviyorsam bundan sanane..

dr sen bakma bana. ben şıp sevdi sayılırım. hoş şıpsevdi olmamın nedeni daldan dala konmam değil. konmaya teşebbüs ettiğim dalın beni istememesi sonucunda kendime bir dal arayışı içine girmem bu şıpsevdiliğimin nedeni.

hoşlanıyorum ulan senden.
so what?
bundan dolayı sana ve senin arkadaşlarına kendimi madara mı edeyim? açıkçası sana güvenmiyorum. sana mesela mail adresimi versem direkt gider birilerine yetiştirirsin. hoş ben de yetiştiririm. ama benim yetiştirdiğim insanlar sana olan ilgimi bilen, seninle dalga geçmiycek kişiler. oysa senin birilerine yetiştirmen benim dalga unsuru olmama yol açacak.

ayrıca B. tel imi biliyor da ne oluyor mesela? bilmese ne olurdu ki? şu andan farklı olarak beni aramasını beklemezdim belki. ki o istese zaten bir şekilde bulurdu numaramı.
sen istesen de erişemezsin numarama.
bana yönelişin, halin, tavrın belli. ben senin bu göt tavırlarına karşılık sana iletişim adresimi versem ne olacak, vermesem ne olacak. U. ya karşı hissettiklerimi söylediğimde ne olmuştu? peki C. ye? ki biriyle sinemaya gittim, diğeri ise gözlerimin içine bakarak bana "and I love her" parçasını çaldı. 2 yaz öncesinden kalma M. yi saymıyorum bile. hem B. ile de ilk zamanlarımız müthişti. velhasıl sonuç olarak bu erkeklerle bir şekilde özel anlar yaşadık ve bunlara rağmen istemediler beni. bana özel bir yönelişi olmayan sen mi isticen beni. lan istesen şimdiye kadar yığınla adım atmıştın be. ilk zamanlar varlığımın özel bir anlamı var gibiydi senin için. oysa artık senin için özel bir anlamım yok, bu o kadar belli ki.
ama işte içim el vermiyor kuru bir vedayla yanından ayrılmaya. hele vedasız.. istiyorum ki gider ayak iletişim bilgimi sana vereyim zorla. hani belki ulaşmaya çalışırsın diye. çöpe atsan bile bunu ben bilmiyor olucam ve umut beslicem ya hani. cuma günü yanından "its over" şeklinde ayrılmak şimdiden koyuyor be.
velhasıl tüm bunların senle bir ilgisi yok. 3 aydır istisnasız her hafta bizzat ben yanına geliyorum ve senin yüzün bana dönük değilken senin yüzüne bakıyorum. nerden baksan 20 kez yanına geldim ve en az 50 saat boyunca birlikte, aynı mekanda bulunduk. ve bir gün tüm bunlar son buluyor. oysa istiyorum ki son bulmasın.

of ki ne of.
sen de ara ara hatırladığım bir C. ol. ki C. istese senden daha kolay ulaşır bana. C.ye "senden hoşlanmıştım" dediğimde (ki o esnada neden bu itirafta bulunduğumu bilmiyorum, o şehirden ayrılıp ist a gidiyordum, ondan bir beklentim de yoktu, herhalde salak olduğum için öyle bir itirafta bulundum, başka bir açıklaması yok) keşke senin böyle hissetmene yol açacak şekilde sana davranmasaydım dedin. zerre duygu ifadesi yoktu suratında. aradan nerdeyse 3 yıl geçti. hala ara ara aklıma geliyorsun.
dr sen de bir sembolsün benim için. zaten 3 aydır kendim çalıp kendim oynuyorum. çoğunlukla monolog halindeyim. bundan sonra komple monolog da olsam ne olacak. ki zaten diyalog içinde olabilmemizin hiçbir mümkünatı yok. zira resmen bir baş belası oldum senin için. bence bir an önce benden kurtulma yolları arıyorsun.


zamanla birlikte dönüşen içerik

bir şeyler yaşarsın. sonrasında o şeyin muhattabını görmezsin bir süre. olayı kendi içinde yaşarsın. zaman geçer. geçen zamanla birlikte o şeye dair algıların değişir, dönüşür.
düne kadar dr a  karşı kırgındım. başka şeylerin kafası az önce geldi. "nasıl çıkıcaz dışarı" dediğimde, "bi kaç saat burda kaldık" dedi espriyle. güzel bir andı. hatta epeyce güzel. akabinde tel le konuştu ama bana el salladı bi de. bu da gayet güzeldi. daha ne olsun. birden bir yığın şey olacak değildi ya.
içime cin giriyor resmen bazen. nasıl da kötüydüm tüm hafta sonu. hatta bu sabah.
iyi ki gece geç saatte uyudum ve bu sabah gitmedim oraya.
oraya gitmemin temel nedeni onu özlemem olacaktı. bir an önce onu görmek istiyordum.
ama iyi ki gitmedim. gitmiş olsaydım şimdi gün bitmiş olacaktı.
umarım cuma günü orda olur ve sakin olur. umarım iletişim bilgimi ona verebilirim.
neyse ya hayırlısı.
cuma gününe kadar beklemek bile ayrıca güzel. (23 mayıs 2016, 16.14)

21 Mayıs 2016 Cumartesi

biz hiç karın kası sevemeyecek miyiz

 ne zamandır dr u dünüyorum. özellikle dünden beri.
benim "sevme" anlayışım bu. bunun adı TAKINTI dır olsa olsa.
B. yi ilk zamanlar haftanın çoğu günü rüyamda görüyordum. şaşırıyordum bu duruma. oysa düşün ki o kadar taktım ki onu kafaya, sürekli rüyalarıma girdi. o zamanlar bunun sevmenin, çok çok sevmenin bir belirtisi olduğunu sanıyordum. o zamanlardan beri farkediyorum ki bir şeyi kafaya çok takınca o şey çoğu zaman rüyamda da çıkıyor karşıma veya ben çıkarıyorum karşıma.
yani bunun adı dr u çok sevmem vs değil.
sevgi değil bu.
benim gözüm onu çok tutmazken, onun bana karşı bu kadar umursamaz olması canımı sakıyor. sanırsın dünyanın en güzel adamlarından.
halbuki bu devirde hala futbola takık, öğle aralarında arkadaşının sigarasında içen, öfke kontrölü pek iyi olmayan, kolayca strese giren ve bunu açıkça belli eden, bayağı bir erkeğimiz. öyle acayip yakışıklı da değil. en azından bir B. değil. ama ne hikmetse bu tip beni beğenmiyor. beni yok sayıyor adeta kadın olarak.
gururum inciniyor olan. sen kim köpeksin ki beni istemiyorsun.

--*-*--*-*-*-*-*-*-*-*

bana ilk kez yalan söyledin. süpervizörün bir hasta hakkında bir kiş. boz. ismi söyledi. hastaya dair edindiği sohbette ben de vardım. peki benim için teşhisiniz ne dedim. okb dedi.
sonra aradan yaklaşık yarım saat geçince onun neye dayanarak böyle söylediğini sordum sana. . sen o yorum yaparken güldün bu yüzen bu soruyu sana soruyorum dedim. sen de "boş attıyor dolu tutuyor bazen"dedin. oysa yalan söyledin bana. sen de ben de ona dair belirtiler görmüştün taa ilk başlarda. belki hassas bir konu olduğu için girmek istemedin bu konuya. belki panikledin konuyu kapatmak istedin. ama kesinlikle ve kesinlikle yalan söyledin bana.

teşekkürler doktor.
insanın hakketten zoruna gidiyor.
ben sana o kadar iyi davranıyorum. tüm ilgimi sana yöneltiyorum. karşılığında gördüğüm muameleye bak.
insan emekleri  bir karşılık bulsun istiyor.


ben çözdüm ama meseleyi. üstüne üstüne gittikçe, alttan aldıkça bir şeylerin değişeceğini sanıyorum. çünkü B. yi kaybettim ben. yok artık. en son yüzünü 2015 mart ortasında gördüm. 400 günden fazla zamandır görmedim ben onu kanlı canlı. bir daha da görmiycem gibi duruyor. en son sesini kasımda duydum. 180 gün oldu nerdeyse. bir daha sesini de duyabileceğimi sanmıyorum.
hal böyle olunca dr. kıymete biniyor.
dr u kaybetmek istemiyorum. yani en azından onu kaybetmek istemiyorum.
ama ben napayım lan onu.
kim lan o.
normal koşullar altında bu kadar takılmazdım ona.
ama efendi adam gibi duruyor. insan buna kanıyor.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-


ordaki erkeklerin çoğu aç gözlerle bakıyor bana. dr sa umursamıyor gibi duruyor. ki başlarda öyle değildi. kesin insanların baskısı var üzerinde. özellikle o yakın erkek arkadaşının.

hem ordaki insanlar güzel giyinimli. ben paçoz gibiyim. sanki yıllar önc,esinden şimdiye fırlatılmış gibiyim. saçlarım desem..
"tipimi sikeyim" raddesine ulaştım ordaki insanların bakışları sayesinde; emeği geçen herkesin allah belasını versin.

bu arada bence dr bakir. bundan hiçbir şüphem yok. bakir olmasa dayanamazdı.
lan resmen mayıs sonunda gitçem demişim. ama bizimkinde bir hareketlilik yok.
halbüsü bir arkadaşı gelince nasıl da mutlu oluyor.
ayrıca bir arkadaşı gelince nasıl da ignore ediyor beni.



hiç yapmadığım bir şey yapsam ve artık onu sallamasam. mayıs sonunda gideceğimi bildiği halde bir adım atmayan adam için "ama onunla vedalaşmalıyım, ona tutarlı davranmalıyım" diye düşünmemin ne anlamı var. hakeden var haketmeyen var.
cuma günü aramız iyiydiyse benim sana iyi yönelişimden dolayı.
ben sen birine bağırdığında ne kadar rahatsız oluyorum sen farkında mısın?
oğlu kan kanseri olan kadını sepetlemeye çalışma nedenim senin tepenin tasının atmamasıydı, bana bunu yaptırrdığının farkında mısın?
hem sonra gülümsüyorum yanında?
oysa alelade bir tanıdığından daha az saygı görüyorum




teşekkürler;
bana yalan söyleyerek başından savdığın için.
bir hayal kırıklığım da sen olduğun için.


demek ki böyle olması gerekiyor. demek ki bu işte de var bir hikmet.



-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*-*

SON BİR KARAR VERİCEM VE SANA DAİR DÜŞÜNMEYE MOLA VERİCEM P.TESİ GÜNÜNE KADAR;
- p.tesi yanına gelicem.
- sana veda edicem.
- mail adresimi vermeyi de teklif edicem.
- her şey için teşekkür edicem. ama sen farketmiyceksin büyük bir ihtimalle; iğneleyici bir teşekkür olacak bu.



şimdi bunları yazarken bile içimden bir ses "ulan ne vedası. saçma sapan bir tipin ne diye götünü kaldırıyorsun durup dururken" diyor.
hem aslında yanına gitmek de istemiyorum.

halbuki cuma günü son dakikaya kadar aramız iyiydi. sonra benim için filmin şeridi koptu. ben ondan ilgi beklerken, başbaşa bir kaç dakika beklerken, o tel konuşması yaptı. bana yalan söyleyerek beni başından savdı.
aslında bu kızgınlığımın, giydirmelerimin nedeni onun bana göstermediği ama beklediğim ilginin hayalinin kırıklığı.
ah be dr. ne olur ki takılsak biraz.
o boyundan ısırmak istiyorum. ayrıca o dudaklardan. ayrıca yanağını da ısırmak istiyorum.
sana dair en büyük fantezim seni ısırmak.
bazen yanındayken sana bakıp böyle fanteziler kuruyorum^^ eheh ^^  acaba sen de kuruyor musun? hiç sanmam, en azından ben senin yanındayken. lan başını kaşıyacak vaktin yok. bi de fantezi dünyasında mı takılcan. yalnız var ya eğer sen de bana yönelik fanteziler kuruyorsan yirim seni. eğer öyleyse saman altından su yürütüyorsun demektir.
acaba tek başınayken, mesela mastürbasyon yaparken beni hayal ediyor musundur?
yalnız beni değil de bi başkasını hayal ediyorsan ayıp ediyorsun ha:/ sadece beni hayal ediceksin ulan.



la yoksa sen bana dair fanteziler kuruyorsun diye mi beni böyle görmezden geliyorsun.
walla olabilir.
bu yolla uzak tutuyorsun beni kendinden.
lan ya hayatında kanlı canlı bir sevgili olmalı ya beni hiç hoş bulmuyor olman lazım ya da beni hoş bulduğun için..

kesin hoş buluyorsun beni ^^
hadi bakalım kendimi gaza getirme çabalarım hayırlı olsun. (22 mayıs 2016, 00.26)

20 Mayıs 2016 Cuma

neye böyle uzundur yollar..

ilk haftalar yanında dönüşte nasıl da umut dolu oluyordum, yüreğimde kuşlar uçuyordu adete.
içimdeki kuşlar öldü yine bugün.

ciddi alınmıyorum sanki onun tarafından.
o üzülmesin, kırılmasın diye sözlerime, yapıp ettiğime çok dikkat ediyorum. o ise tam tersi.
benden hoşlanmıyor işte.
bir insan neden hoşlanmaz benden. bunu aklım almıyor.

benden niye hoşlanmıyorsunuz? ben sizlere, hepinize değil, BAZILARINIZA, çok iyi davranıyorum. siz neden böyle davranıyorsunuz bana?

bir kaç gün gecikmiş regl im ilk günü bugün. hassasiyetim biraz da bununla ilgili.
ama hırsızın hiç mi suçu yok?
tüm hafta aklımda dr u evirip çevirdim. netice göt gibi bir final yaptık yine.

teşekkürler dr.
belli ki benden hoşlanmıyorsun.
tüm bu davranışlarının nedeni bu.
ok.
ne diyek kanka. elden zaten başka ne gelir.

-*-*-*-*-*-*-*-*

B. yi bugün bir konuda çok iyi anladım. benden sonra kendi içinde talihsiz denicek bir ilişki yaşadı. orda işler yolunda gitmeyince beni aradı. hem de öncesinde özledi epeyce.
aynı durumdayım bugün.
ilk defa bu kadar çok istedim belki de onu aramayı.
aylar sonra ismi söyleye söyleye ağladım.
ama arasam ne dicem ki.
ne zaman ağlasam ağzıma sıçmadı mı?
hem zaten şimdiye kadar ağladığımda kim anladı ki beni? daha doğrusu hangi erkek.

-*-*-*-*-*-*-*-*

terapistim sana iyi davranıyor mu demişti.
"aa tabi" demiştim ben de.

isabetli bir soruymuş.
bana iyi davranmıyor.
haftalardır bir yığın hayalle gidiyorum yanına.
kıralan hayallerin altında ezilerek dönüyorum yanından.
bana iyi davranmıyor.

birileri olsun istedim hayatımda.
kimsecikler yok.

bazı günler hangi şehirde olduğumu şaşırıyorum.
istanbul da olduğumu sanıyorum bazen, mekanlar hiç ankara gibi durmuyor. sanmak değil, kısa süreli inanışlar diyelim.
sonra zaman algım parçalanmış durumda.
sonra kimsem yok.

-*-*-*-*-*-*-*-*

parçalandım. toparlanamadım bir türlü.
her şey çok değişti.
önce kilo verdim.
şimdi kilo alıyorum.
bedenimle kurduğum ilişki bile değişti.
herhangi bir hayalim yok.

nolcak böyle.
nereye kadar devam edicek böyle..







16 Mayıs 2016 Pazartesi

yaşamak için bir nedenim kalmamış gibi..

insan EN sevdiğinden ayrılınca kendinden de ayrılıyormuş. sadece onun hayatından değil kendi hayatından da.

-*-*-*-*-*-*
beni sevmediğin için, adım atmadığın için sana kırgınım dr.

bana da senin peşini bırakmak düşüyor.

-*-*-*-*-*-*

kendimi kandırmıycam daha fazla.
beni istemiyor. istemiycek. basit bir hoşlantıydı belki başlarda. hatta başlarda "bu kız olabilir mi acaba eşim" diye check etmiş de olabilir. ki kesin etmiştir. ben de ederim, eli yüzü düzgün, konuşmayı, düşünmeyi bilen birisi için.

velhasıl geldiğimiz noktada ip koptu çoktan.
eskiden bana karşı çıkmazdı mesela. hemen kabul ederdi her dediğimi. cuma günüyse karşı çıktı. ben onunla ilgilenmedim. o da benimle ilgilenmedi. oysa bir keresinde trip attığımda konuşma açmaya çalışmıştı.

istemiyor beni.  (16-05-16, 15.08)

9 Mayıs 2016 Pazartesi

fail- mağdur döngüsü

ne hazin.. hepimiz diğerlerini şimdiye kadar edindiğimiz filtrelerden görüyoruz. korkuyoruz; ya iyi niyetimiz suistimal edilirse diye. hepimiz bir şekilde yapıyoruz bunu. 

ama şunu görmek lazım:
o esnada başımızdan otomatik yanıtlarla savdığımız kişide bir takım hislerin oluşmasına yol açıyoruz ve bu hisler genellikle olumsuz oluyor. fark etmemiz gereken nokta; hepimiz görünmez iplerle bağlıyız birbirimize. ve bir başkası bizim otomatik yanıtımızdan dolayı kötü hissederken bizim bundan azade olmamız mümkün değil. biz de etkileniyoruz bundan ama o kadar otomatik yaşıyoruz ki bunun farkına varmıyoruz veya farkına varmamak için harcadığımız dikkat dağıtma yöntemlerimiz daha kolayımıza geliyor. 

hani hepimiz bir şekilde an an bu otomatik pilotta yaşıyoruz ya.. failken hayat sorunsuz devam ediyor gibi duruyor. ama mağdurken bir tür tıkanıklık oluyor, kötücül bir ifadeye bürünüyor ruhumuz. öyle anlarda farkına varıyoruz bu durumun hoş hissettirmediğini. bunun üzerine öyle anlarda düşünmeye başlıyoruz. 

tüm bu durumlarda ilahi bir amaç var bence, benim bakışımda var en azından, ben bu filtreden görmek istiyorum, bununla herhangi bir sorunu olan?

mağdur ola ola reflection yapmaya itiliyoruz bir şekilde. "hımm demek ki pek de iyi hissettirmiyor bu davranış, o zaman bu muzdarip olduğum şeyleri bir başkasına yaşatmayayım" diyoruz. böyle böyle dönüşüm yoluna giriyoruz. 

fail- mağdur döngüsünde tekrar tekrar bulucaz kendimizi. zira yılların kökleşmiş alışkanlıklarını bir kerede değiştirmeyi beklemek gerçekçi bir beklenti olmaz ve gerçekçi olmayan her beklenti gibi hayal kırıklığına yol açar, hayal kırıklığıysa içine girdiğimiz düşünce hataları sonucunda oluşmuş ve bize yükler yükleyen "olmasa da olur" türünden durumlar.

8 Mayıs 2016 Pazar

vazgeçtim senden dr

yumuşamıycam. az öncce yine dr un yanına gitme hayalleri kurdum.
gitmiycem bir daha yanına.
kaybetti işte beni. 3 ay oldu be. el insaf.

yeter be.
aklımda bir yığın cevabı olmayan gerçeklik ya da paranoya;
- acaba onu rahatsız mı ediyorum?
.
.
.


yeter hakkatten. istese şimdiye kadar defalarca kez adım atmıştı. belli ki bişi hissetmiyor bana.
şu noktadan sonra hissediyorsa da canı cehenneme.


GERİ ADIM ATMIYCAM.

hayranları bir taraflarına kına yaksın.

onu bu okula çağırdığımda "gerçekten mi" dedi.
ne yavşak adamsın sen be.
o esnada artık kimbilir hangi gerekçeden dolayı öyle bir tepki veriyorsun. ama bir daha sormuyorsun ne zaman geleyim diye.
işte o boktan insanlardansın sen de.
tanrı bilir senin sevgilin de vardır.
tanrı bilir o sıkça yanına gelen arkadaşına beni anlatıyorsundur dalga geçerek.


Vazgeçtim senden. NOKTA.
Bu kez bu sözümün arkadasındayım.
sana umut bağlayıp, yanına geliyorum. sırf senin moralini bozmamak için bir önceki günden kendime çeki düzen veriyorum.
karşılaştığım muameleye bak.

değiyorsunuz lan. hele ki senin gibi diğerleri etkisinden kalan üç kuruşluk insanlar hiçbir şeye değmiyorsunuz. (9 mayıs 2016, 00.12)

sığır

tam bir sığırsın bu arada. lan defalarca odana kale, not kağıdı falan getirildi. lan bir  kerede kibarlığına "sen de ister misin" de. desen alcak değiliz zaten. maksat "insan" gibi davranman burda.
mesela tam 3 kez sakız çiğnerken senden sakız istedim. yine bir sığırlık örneği. kafan dağınık, yorgunsun ve bu duruma sığırlık demeyelim hadi.
ama ilk bahsettiğim şey.
seni görmek, yüzüne bakmak, boynuna, yüzüne bakıp "lan şöyle ısırsam boynunu ve hatta yüzünü.. hele ki dudaklarını" demek hoşuma gidiyor. lan resmen bir daha yanına gelmicem, ki seni görmeyi çok istiyorum, ama SENİN YÜZÜNDEN YANINA GELMİCEM BİR DAHA.
işte bu durum bir dramdır.
sana rağmen nasıl senden hoşlanıyorum. sana rağmen nasıl bir daha yanına gelmemeye karar veriyorum.
bence en iyisi sen GAY ce takıl o arkadaşlarınla.
hatta git kendin gibi dar kafalı birini bul, evlen, çocuk yap. sonra şu anki halinden daha apathatic bir hayatın olsun.

baştan beri bir yığın BANA GÖRE saçma sapan yanının farkındaydım.
ama ordaki diğer insanlara daha iyi niyetlisin, daha çok düşünebiliyorsun vs sanıyordum. oysa tüm bu düşüncelerim elimde patladı. daha iyi niyetli falan değilsin. tıpkı diğerleri gibi bir şekilde sana iyi davrananlara iyi davranıyorsun ve bu iyi davranışının diyetini bir başkasına aşağılayıcı davranarak nötr lüyorsun. tebrixs. düşünüyor falan da değilsin pek. diğerlerinin etkisi altındasın daha çok.

öte yandan annen hasta. hayat koşulların, yapmak zorunda oldukların vs. bir yığın angaryayla dolu. kendini kötü hissetmen, öfkeli olman ve kendini kontrol etmemen çok normal. tüm bunları anlıyorum, ben de böyle oluyorum.

ama anlamak istemiyorum seni daha fazla. mart ayından beri her hafta geldim yanına. sen naptın karşılığında? beni kendinle birlikte o iki adamla aynı odada bıraktın. bana zaman ayırmak yerine her gün görüştüğün o arkadaşınla doldurdun tüm boşluklarını.
belki de varlığım seni rahatsız ediyor. sürekli yanına gelmem hoşuna gitmiyor. belki başından beri bu böyle, belki bir süredir bu böyle.

neyse benden kurtuldun. bir tarafına bir şeyler yak. ve apathetic hayatına devam et.

göt herif. (8 mayıs 2016, 14.58)

7 Mayıs 2016 Cumartesi

dr sayfası kapandı :/

birbirimize değmiyor söylediklerimiz. ana dilimiz olmayan bir dilde konuşuyormuşuz ve birbirimize söylediklerimizin çok azını idrak edebiliyormuşuz gibi.
ilk defa bu hafta böyle düşündüm. ilk defa bu hafta ondan hiçbir zaman bir adım gelmeyeceğine ikna oldum.
dünden beri ona neden bu kadar kızgın olduğumu anladım. bir anda iki tane başka dr girdi odaya. ve onlar gelince kendimi güvende hissetmedim. daha doğrusu onlar geldi ve kendimi güvende hissetmek istediğimi fark ettim ama bunun için ona tutunamadım. aksine dünden beri kafamda "odada üç odamla birlikte bıraktı beni" cümlesi birkaç kez geçti. 3 adam? iyi de biri de oydu! demek ki işte ona ait değilim ve bu tek taraflı bir hissiyat değil. bu ondan bana gelen bir hissiyat.
sanki odasında bulunarak onu taciz ediyorum gibi hissettim.
başbaşa kalabilecekken ikimiz odaya başkaları giriyor.
çok acayip bir sahneydi.
kırıldım ona, kızdım da aynı zamanda. nedensiz gibi duruyor dimi tüm bunlar. yine ben kafamda kurmuşum gibi.
evet belki de öyledir.
ama dünkü şeyler bende geçmişe yönelik bazı sahneler canlandırdı. bir takım olumsuz, hoş olmayan şeyler hissettim.

hastalardan birinin yanında bir tür öfke nöbeti yaşarcasına çemkirmesini detaylı anlatmıycam.
ayrıca diğer dr ların arkasından o "salak" dr arkadaşıyla konuşmasına da girmiycem.
ayrıca o dr arkadaşının gay ce saçının önündeki tutama dokunduğundan ve bunun yanına sıkça gelen diğer arkadaşının bunu zarf açacağını gay ce bizimkinin sırtına değdirdiğinden de bahsetmiycem.
evet lan, açıkçası bu gay ce tavırlar hoşuma gitmedi. ayrıca bu yaptığınız "gayce" dese birisi bunlara hayatta kabul etmezler. zira bilmem kaç yaşına gelmişler ve bir bok anlamamışlar henüz, buna bizimki de dahil.
ayrıca nasıl da diğer insanların etkisi altında kalıyor bizimkisi.

zaten gözlerini kırpıştırmadan durmasından şüphelenmeliydim, bir bokluk olduğu belliydi. otomatik hareketlerinden birisi bu da, bir tür travmaya işaret ediyor.


yani bizimkinin salak olduğunu biliyordum ama artık bu benim için tahammül edilemez bir noktaya vardı. salaklıktan kastımda içgörü yoksunu olması mesela.

ya anlıyorum. kötü bir hafta geçiriyorsundur. bunun farkında bile değilsindir. sanki hayatının hep böyle kötü olduğunu algılarsın.
oluyor böyle şöyle hayatta.
aman ben şundan emin oldum ki: bu adam bana göre değil.

tüm bunlara rağmen adım atsa, bana karşı bir şeyler hissettiğini belli etse, amenna. yine yanında olurum. onu daha fazla anlamaya çalışırım.
ama artık gururum inciniyor lan.
ben ondan hoşlanıyorum diye yanına gidiyorum.
oysa o tüm boşluklarını başkalarıyla birlikte geçiriyor, özellikle de o dr arkadaşıyla.

ee daha ne yapayım ki ben sana.


tüm bunlar yetmezmiş gibi o kompleksli, iletişim kurma özürlüsü, ezik dr gelmiş "ayakkabıma, saçıma, bardağıma" vs işaret ediyor. tam bir rezalet anıydı ya! elimde turuncu bardak var diye bana "entelektüel" diyor. düşünün ki adam bu kadar apathetic.
bu adam düşünmekten bu kadar aciz ki elimde o renk bir bardak görüncü "entel" olmakla ilgili bir bağ kuruyor.
ya yine de bu adamın bile başımın gözümün üstünde yeri var.
adam takıntılı işte, dış görünüşe takmış. bana da takılabiliyor, çünkü ittirmedim onu, insan gibi davrandım  ona. ama güzel kardeşim sen neden başka birinin yanında benim dış görünüşüme atıfta buluyorsun ve karizmamı yerle bir ediyorsun.
hele ki bizimki gibi diğerlerinin etkisi altında kolayca kalan birinin yanında.




tee allahım kısacası.

ay walla kendime söz veriyorum. bir daha yanına gitmicem. kocaman bir SÖZ.
ancak böyle onca gidişimin kefaretini öderim.
zaten götünü de fazlasıyla kaldırdım, insin biraz.
bu okula da girmeyi ancak rüyanda görürsün.

göt adam. biz sana kendimizi sunalım. sense kendin düşünerek bize bir sakız bile uzatma.
oysa ki kibar bir adamsın.
belki de bu sakınmalarının nedeni bana karşı bir şeyler hissetmeyişin.


ayy isabet oldu. baya bir beden küçüksün sen bana.
öte yandan kendine de yazık ettin. çünkü hayatını değiştirecek kişiydim ben.
diğer yandaysan çok iyi yaptın aslında. çünkü neticede seni terk ederdim ben, ve iyice hayatının içine edilirdi.


çok kızgınım sana hem de çok. (8 mayıs 2016, 00.42)

3 Mayıs 2016 Salı

bergson gecesi nden sonra makale okurken akla düşenler

Çok acayip. birbirimizden uzakta bir hafta geçiriyoruz. o bir hafta içinde hayatımızda yığınla şey oluyor. birbirimizden hiç haber almıyoruz. arada bir aklımıza düşüyor diğeri. sonra bir hafta geçiyor ve tekrar gözlerimiz buluşuyor veya kavuşuyor.
bence bu muhteşem bir şey.

hem zaten muzdarip olduğum bir şey vardı: aniden bir şeyler yaşarken bulurdum kendimi. oysa neredeyse 2 buçuk ay oldu ve biz henüz tanışmıyoruz bile.
normal koşullar altında insanlarla yığınla şey konuşuruz. daha doğrusu iki kişi birbirine yönelir ve bir şeyler anlatır birbirine. oysa biz konuşmaktan daha çok bakışıyoruz. çoğunlukla konuşmalarımızın konusu diğerleri oluyor.

bizimki gibi bir ilişki türünü daha önce hiç duymamıştım. her şey çok özgün.

namaste doktor. (4 mayıs 2016, 01.23)

1 Mayıs 2016 Pazar

Ağaç görüp seni hatırlamamak olmaz

O. nun kaldığı mekanda kalan birinden bahsediyor. aslında bahsedebilir. kaldı ki ben de ona dr. dan bahsediyorum. ama hala O. da var gönlümde. keşke hiç bahsetmese ondan. keşke..

**
bugün ormana birlikte gittiğimiz kız. "sadece sana nasıl baktığına bak. öteki kızdan da hoşlanabilir. bunun bir önemi yok. önemli olan sana nasıl yöneldiği. hem diğerlerinden hoşlansa bile bu senden hoşlanmadığı, sana öncelik vermediği anlamına gelmez. ayrıca önemli olan kimin adım attığı, sen adım atıyorsan sana yönelir, erkekler kendilerine böyle davranılmasından hoşlanır. hem belki de o kıza bakarak seni kıskandırmaya çalışıyordu. erkekler kıskandırmaktan da hoşlanır bazen".. böyle şeyler söyledi. çok mantıklı & makul şeylerdi söyledikleri. ona da dedim "benim yerimde sen olsan kesin onunla birlikte olurdun" dedim. o da "niye böyle bir şey söylüyorsun ki" gibi bişi dedi azarlayarak.
ayrıca birinden bahsederken "zaten çok azarlıyor diğerlerini" dedi. ironik bir şekilde bu kızın da beni azarladığını düşünüyorum. belki de o diğerlerini azarlıyor diye "azarlama"ya yönelik eşiği düşüktür, kimbilir.

**
keşke o ormanda dr la yürüsek. ne güzel olurdu. ayrıca onu buraya davet ettiğimde "gerçekten mi" dedi. sanki hakketten mutlu oldu onu çağırdığıma. hem "daha burdasın dimi" derken de samimi gibiydi. belki de tüm bunların nedeni kibarlığı değildi. belki de benden hoşlanıyor, benimle vakit geçirmek istiyor ama stajımın bitmesini bekliyor. hadi bakalım hayırlısı.

o beni bir yere davet etse, onun benden hoşlandığına kesin kanaat getirirdim. ben ondan hoşlanıyorsam da ona kesin bir adım atardım, hatta ona adım atma gibi bir düşüncem olsa hiç çekinmeden de ona adım atardım.

yani artık iç rahatlığıyla "top senden bebeğim" diyebiliyorum. bundan sonra sen bilirsin ne yapıp yapmıycağını.
ne yapayım daha arkadaş. elimden bu kadarı geliyor gibi.

yalnız gözlerin de çok güzel be dr cum.

**
O.  nu özlememek ne mümkün. kavak ağaçlarının yaprakları sallanıyordu. yanımdaki kız arkadaş "nehir sesi gibi" bir betimleme kullandı ağaç yapraklarının çıkardığı hışırtılar için. sonra lacivert gökyüzü, yıldızlar, ormanda yürüyüş.. tüm bunlar arasında O.nu düşünmemek ne mümkün. elbette aklıma gelecekti.

O. na sadakatsiz davranıyorum gibi geliyor dr. a karşı hissetiklerime. "aman ya kimbilir o neler yapıyor bir yerlerde" diye düşünmekse çok daha gerçekçi. bir daha karşılaşmıycaz ve birbirimizin sesini duymıycaz dimi. ne yazık.

**
yıllar önce sevdiğim ve bir süre öncesine kadar yakın arkadaşlarım/dostlarım arasına yerleştirdiğim o kişi. bir şekilde bu günlerde karşılaşıyorum onunla. oysa onu görmek istemiyorum. benim için bir değeri vardı, bir değeri vardı ki onunla görüştüm, kendimi ona anlatmaya çalıştım. oysa onun tarafından önemsenmediğimi düşünüyorum. ve bu bir kaç haftadır düşündüğüm bir şey değil. mesela ank ya yazın geldiğimde "gel bende kal" demedi. "sende kalayım mı" dediğimdeyse buna gayet rahat bir tepki göstermedi. belki taa o zamanlara ve hatta yakınlaştığımız o zamanlara dayanıyor bana karşı olan umursamaz tavrı. oysa görüyorum birilerini umursuyor gibi davranabiliyor.
işte artık içimden gelmiyor ona selam vermek. ne gerek var ki? sırf bir zamanlar bir şeyler paylaştık ki diye formaliteden selam vermeye ne gerek var? o verir, o bir çok kişiye formaliten selam verir, ben de o kişilerden biriyim. mesele benim onu herhangi biri gibi görmememle, onunsa bana öyle yönelmesiyle başladı. ama herhangi birine karşı yönelse bile bunun belli bir kibarlık içerdiğini varsayabilirdim. ama "şu durumlar beni" kırdı dediğimde (ki kırıcı bir şekilde söylediğimi de kabul ediyorum ama orda ona düşen bir adım geri atmaktı). "peki şu an ne yapabilirim" dedi. ben de kırgınlık, kızgınlık, o anda bir akıl tutulması yaşama eşliğinde "olan oldu artık bir şey yapamazsın" dedim. o da "peki" dedi. bu peki bir çaba içermiyordu. beni önemseyen bir peki değildi.
tüm bunları sorgulama nedenimse.. ben sırf onunla karşılaşmayayım diye onun olduğu mekandan geçmiyorum. bir şekilde bir yerlerde karşılaşıyoruz onunla ve aynı insanların yanında bulunuyoruz. ve orda bana kırgın bakışlarla bakıyor. arkadaşım o raddeye senin sayende geldik. şimdi o kurbanlık koyun bakışınla bana bakmanın manası nedir? gören de beni umursuyorsun sanacak. diğerlerini bırak ben bile beni önemsediğini, umursadığını sanıcam nerdeyse. oysa şimdi seninle konuşmaya çalışsam yine kıracaksın beni.
tam olarak olan şu: umarım seni bir daha görmem. çünkü başka türlüsü hoş olmayacak. ne sen geri adım atacaksın ve bir çift hoş sözle gönlümü alacaksın ne de ben senin beni kırma korkundan dolayı sana bir adım atıcam. evrenden tek dileğim bir şekilde seninle karşılaşırsak bana bakmaman, hele ki o ıslak koyun bakışlarınla hiç bakmaman.

ben bazı insanlara bakışlarımı sunamıyorum. bu çok da elimde olan bir şey değil. mesela bir noktadan sonra şu an aynı odayı paylaştığım kişiye de sunamadım bakışlarımı. sana da sunamıyorum.

off ya. lanet olsun. normal insanlarla şurda burda karşılaşırsın, geçer gidersin. sense okulun tam ortasında bir yer işgal ediyorsun. ve sana selam vermemi bekliyorsun. oysa sen haketmiyorsun ki o selamı.