2 Haziran 2016 Perşembe

acı hep aynı acı

"güçlü birini ancak güçlü biri yetiştirir"miş.

bir kaç saat öncesinde "birlikte bir şeyler yapalım" dicektim dr. a
güzel bir gündü. epey güzeldi.
sonlara doğru bakışlarımız birleşti yine ve kaçırmadım onları. kısa bir süre o da kaçırmadı. sonra kaçıran o oldu tabi. bakışlarımız birleştiği anda bir hoş oldum. cinsel bir hoşluk. erkekler daha çabuk etkilenmez mi kadınlardan? o da etkilendi mi acaba bedensel olarak? mesela bir tür sertleşme yaşadı mı?
acaba o bakışlara nasıl bir anlam yüklüyor.

sevmediğim o şişko kadın yine geldi. kocaman bir kadın. acayip bir enerjisi var. biraz da o kadının varlığından kurtulmak için kendime bir çay aldım. döndüğümde "ee ne mektubuymuş" dedim. al, oku dedi. o arada "aşk ilanı" dedi. bakışlarımı sabitledim ona. "çok komik hakkatten (!)" ifadesi vardı. o da güldü gibi.
bir yerde "sen hasta olsan böyle içeri girer miydin" dedi. ben de "arada giriyorum" dedim. "beklemek sıkıcı bir şey siz yapmaz mısınız" dedim. ama adam dr için sıra beklememiş ki hayatında. nerden anlasın garibin halinden. "yani ben de bankada vs sıra bekliyorum" dedi. anlatmaya çalıştım. bankada sıra, şeffaflık var. vs. diye.. ama kime anlatıyorsam.. ben anlatırken çoktan kayıplara karıştı o.
bugün 5-6 kez belki daha fazla kez dinlemedi beni. dinleyerek başladı, sonra dikkatini başka yere verdi. seven, hoşlanan insan böyle mi yapar lan?
diğer stajyer arkadaş ve ben vardık, ben de çay vardı. "hiç getirmiyorsunuz bana da " gibi bi şey dedi çay için. "siz şansınızı kaybettiniz" dedim. güldük vs.
bir yerde "22 yaşındayken benden küçük bir kadının 3-4 çocuğu vardı" dedi. "demek ki biz evde kaldık" dedim. bakıştık, "aa sende mi ben de öyleyim" bakışı vardı. oysa yemdi o benim için.
bir yerde "aa x hoca ayağını kırmış" falan gibi bir şey dedi. sözlerini duyan üzüldüğünü sanır. oysa gülüyordu bunu derken "yuppi hoca ayağını kırdı" dedim, güldük. "yok ya ben seviyorum x hocayı" dedi. "bazı hocaları sevmiyorsun yani" dedim. "tabi bazılarını sevmiyorum" dedi.
vay be. dürüst davrandı. hep mi böyle dürüsttü yoksa benimle birlikte mi çekildi bu tarafa.

bu çay almaya gitti. ben de geliim dedim. yanyana yürüyemiyoruz resmen adamla. baktım o takıldı bir yerlerde. ben de napayım, beklemedim, devam ettim. yolda karşılaştık, çok yavaşsınız dedim."yaa" dedi benim söylediğimden hoşnut olmayarak.
lan insan hoşlandığı insanla yürüme fırsatını kaçırır mı? demek ki hoşlanmıyor.
haa bi de bir de "ona anlamadığımı" ima etti. regrese oldu o an. telefonunun ekranına baktı. ne desem küçük bir çocuğun "hee hee" edasıyla dinledi. burda dinledilmediğimi o kadar gösterdi ki bana. "anlıyorum" gibi bir şeyler dedim. sanki sözlerim ezber sözlermiş gibi bir bakışla fırlattı bana. "anlamaya çalışıyorum" dedim. yine bana bakmıyor, triple. "biraz daha yuvarlıyım" dedim. bu kez güldü. amına koyayım, oysa yuvarladığım falan yoktu. "allahsız seni anlamasam sana bu kadar soru sorar mıyım, her zaman yanına gelir miyim, yanında vakit geçirir miyim, güler miyim sana" diyemedim tabi.. o beni "sallıyorsun" noktasına taşıdı, ben de oraya çekildim. neyse ki neticede "anlaşılmadığınızı düşünüyorsunuz o zaman" dedim. sonunda "evet" dedi. "hakkatten mi" dedim, onayladım. bir yerlerde "wallahi anlıyorum" dedim.
"lan dünyalarımız çok farklı. seni anlamaya inan çalışıyorum. yer yer anlamıyorum o an. ama sonrasında anlıyorum. belki yer yer anlayamıyorum da. ama sen hürolcuğumun dediği gibi anlaşılmayı değil sana hak verilmesini istiyorsun"; bunları da diyemedim.

sonra çıkışa doğru bunun arkadaşı geldi. aslında tatlı çocuk. benden yana pek bakmıyor. geriliyor gibi duruyor. bir yandan da beni umursamıyor gibi kesinlikle. sonra bizimki " ben sigara içmeye gidiyorum" deyip kendi odasına gitti, ben başka odadaydım. ben ve arkadaşı baş başa kaldık odada. o an modum düştü. o an milyarlarca kattan birden yere çakıldım. o an ne yapacağımı bilemedim. o an sanki bir camdım ve milyarlarca parçaya bölündüm. dr cuğumla buna benzer başka anlarda yaşadık tabi. bu da belki öyle bir andı. ama "acın AYNI TADI veriyor be halen". tabiki yine ne yapacağımı bilemedim. durmak istemedim. durmamın bir anlamı yoktu sanki. hem niye durayım ki? o anda başka ne yapılabilirdi ki? daha 5 dakika öncesinde adamla göz göze gelmişiz ve gülmüşüz. sonra birden çıkıveriyor o. bir şey demiyor bana. belki de sigarasını alıp gelecekti yanımıza. belki de yokluğumu görünce o da bozuldu. belki de hiç farketmedi bile. nasılsa kafası bir milyon adamın. hem zaten beni önemsese arkadaşına "kardeş benim kız var sen gelme" diyebilir. kaç defadır o adam var diye biz konuşamıyoruz. hoş o olmasa da konuşamıyoruz.
bi de arkadaşı geldiğinde "tiplisi, tipsizi herkes seni buluyor, baksana ben bile seni buldum" dedi. "o hikayedeki TİPSİZ ben miyim" diyemedim tabi. ama tabi alındım üstüme. hem de çok alındım. o esnada o sözün bana yönelik olduğuna çok inandım.
bence tipsiz değilim. ama beni öyle görenler de olabilir. "onlar da böyle görüyorsa demek ki" diye. oysa arkadaşı öyle düşünse bile bizimki neden öyle düşünsün? hem öyle düşündüğü bir insana bu kadar çok gülümser mi?
neticede yine bir daha yanına gitmeme fantezileri kurdum. neticede yine modum çok düştü. canım hiçbir şey yapmak istemedi. saniyelik kısa bir ağlama ve 1 saatlik uyku biraz kendime getirdi beni. şu ana peak noktasında değilim.
oysa güzeldi be dün de bugünde.
ama işte ben içsel olarak dalgalanıyorum böyle. bu hallerimi bilse zaten uzaklaşır benden. beni bu halimle imkanı yok kabul etmez.
"o anne ile çocuk arasındaki ilişki, siz daha iyi bilirsiniz acınızı nasıl yaşayacağınızı" dedi.
annesinden kopamamış bir adam bu. yüzde yüz eminim ki bakir zaten. bakir olmasa şimdiye kadar dayanamazdı bence. anasıyla bağını koparmamış bir adam bana nasıl bağlansın?
sonra diğer stajyer kızın yanında bana bakma sıklığı daha fazla. belki de beni hoş buluyordur.
şüphelerim var: sürekli bunun yanındayım ya hani ben. ya rahatsız ediyorsam onu. ya benimle ilgili diğerleri bununla dalga geçiyorsa.

bir de bunun bir tane kadın arkadaşı var. sırf bunlar arkadaş diye kadınlar yakınlaşmaya çalışıyorum. lan amına koyayım. kadının bakış açısı o kadar boktan ki. kadın o kadar sıkıntılı ki. bizimki nasıl bununla arkadaş. onunla arkadaşsa benimle nasıl arkadaş olur? kadınla geçirdiğim o beş dakika bile masumiyetimi yitirmeme yol açtı.
sonra ilaç mümessili geldi. merhaba dedi bana. bir şey demek yerine güldüm. giderken de veda etti bana. yine gülümsedim bişi demeden. bizimki o arada bana doğru baktı. bebeğim insanlara gülümsemem senden hoşlandığım, sana meylim olduğu gerçeğini değiştirmiyor ki. seviyoz işte anlasana be. süründürdün resmen.


ben bu süreci bu kadar sancılı yaşarken sen nasıl yaşıyorsun acaba dr cum? zaten çok yoruluyorsun, beni düşünmeye hal mi kalıyor sana.

yer yer çok güzel şeyler söylüyorsun "vay be diyorum" ve hayran kalıyorum sana.
bugün kayıplarla ilgili "belki ömür boyunca bu acı sizinle birlikte olacak.. bu süreçte 'şunu şöyle yapın' gibi bir şey yok.. içinizden nasıl geliyorsa öyle yaşayın" dedi. ne kadar da olgun bir söz, nasıl da rahatlatıcı.

sonra atak geçiren bir adam geldi. bize zarar verecek diye çok korktum. özellikle ona zarar verecek diye. hakkatten ha. çok çok korktum. sarılmak istedim ona, elinden tutmak, koluna dokunmak. fiziksel bir temas istedim. hem de çok istedim. o nasıl hissetti acaba. o da böyle şeyler hissediyor mu bana karşı? öyle anlarda ben böyle hissederken, onun da içinde bir şeyler kıpırdanıyor olmalı. OLMALI başka bir şekilde olamaz. başka nasıl olabilir ki.

bu da böyle bir gündü işte.

ah dr cum ah.


bi de bu sabah "9 kişi var" dedin. ben de sana gıcıklık olsun diye "birazdan çoğalır" dedim. bozulmuş rolü yaparak baktın bana. oysa ki komiklikti yaptığın.
bi de ben sana "21. yüzyılda mıyız? yirmibirinci yüzyılda hala şeker mi kullanıyorsunuz" dedim.
yine komiklikti amacım.
bi de yine sakız çiğniyordun. "ben de sakız istiyorum" dedim. sen de taa ilk zamanlarda "pencereyi açabilir miyim" dediğimde görev bilinciyle penceriyi açtığın gibi sakız uzattın bana. çok tatlıydın.

yaw bi de gözlerimizin birleşmesi ne güzeldi. keşke başka yerlerimiz de birleşse ^^ mesela ellerimiz ^^ hehe :)


-*-*-*-*-*-*


ayrıca süpervizörümün tavrı neydi öyle. ben diyorum ki kadına sana bakarken bakışlarımı kaçırıyorum. sense bunu analiz etmek yerine konuyu kapatıyorsun. neden? beni umursamadığın için mi yoksa bu konuyu konuşmak senin için zor olduğu için mi? ayrıca bana kaygılı olduğumu söylüyorsun. çok tehlikeli bir şey değil mi bu söylediğin? hep mi kaygılıyım ben? öyle bir şey diyorsun ki bu anlama geliyor. oysa ara ara kaygılıyım.

sonra biraz çok konuşmak nevrotiklikmiş gibi senin için be dr. oysa insan kendini anlatmaya çalışmamalı mı? neden illa ki bir etiket yapıştırmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi?
neys ebe dr cum, ben de senin;
- yığınla etiket yapıştırdığını
- ara ara cidden beni önemsemediğini
- beni ara dinlemediğini
düşünüyorum. ayrıca sen anlıyor musun ki beni?
ay neyse. (02-06-16, 22.06)







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder