23 Nisan 2016 Cumartesi

riske girmemek için yapılan konumlandırmalar yada kaçış

herkes onun ya abisi ya da ablası. daha da kötüsü böyle adlandırmalar onun icadı değil. o mekanın kültürü böyle.
bu adam bu yaşına kadar riskler almadan buraya kadar gelmiş. bu yaşa kadar risk almayan birisi bundan sonra hiç almaz.
gerçi bukalemun gibi. ortama kim girerse ona ayak uyduruyor. ortamda baskın biri varsa onun gibi olmaya başlayabilir.
gerçi içinde yaşadığı çevre baskın olana o kadar da benzemesine izin vermez.
sırf o burada üniversite kazandı diye sonuçta ailesi de onunla buraya kadar gelmiş.
ona dair hiç umudum kalmadı.
zaten o da beni değil standart birini hak eder.
zaten işi başından aşkın. bi de riske girip bana mı zaman ayıracak.

**

dün üzerinde muhteşem renkte bir hırka vardı. yeşil tonları vardı içinde. gözleri de yeşil gibi gözüküyordu. "hırkanız muhteşemmiş" gibi bir şey söylemek istedim, bir kaç kez provasını da yaptım. neticede orası o kadar yoğun ki bir şey diyemedim.
zaten eminim yığınla insan ona bunu demiştir.
ben daha annesini sormadan alelade bir hemşire annesinin nasıl olduğunu sordu. sonra süpervizörü sormuştu. sonra tel de "abla" dediği birisi sordu..
demek ki bu çocuk biz insanlarda benzer hisler uyandırıyor.
yani bir yığın kişi hırkasına methiyeler düzmüştür. hatta bu hırkayla gözlerinin yeşil gibi durduğunu bile söylemişlerdir. belki de bu yüzden onu giyiyordur.
yalnız acayip zevk sahibi bir insanmış. bunca erkek gördüm hayatımda, hatta yolda, orda burda, yığınla insan. ama kimsenin bu kadar güzel bir hırkası olduğunu görmedim.

**

odasına gittim. kapısı açıktı. içerde bir yığın insan vardı. dr cum gördü beni. içerisi kalabalık diye ben giremedim. sonra bir iki kişi çıktı ve kapıyı kapattılar, sonra açtılar, sanki dr beni gördüğü için onlara kapıyı açın dedi gibi bir izlenime kapıldım ben.

yine bir erkek hasta. bana bakıp gülüyor, gözleri bir garip bakıyor. doktor bana bakıp gülüyor. "bende bir sıkıntı mı var" diye düşündüm. yani zerre umrumda değil paratoner gibi bu tip insanları çekmem. ama dr hakkımda yanlış bir hükme varır diye korkuyorum. neyse sonu.ta dr bu duruma epeyce güldü. bana da üthiş gülümsemesini sundu, ben de ona.

sonra insanlar gidince bana da "iyi günler" gibi şeyler söylüyor. oysa ben orda etkisiz elemanım. bunu görmek dr u mutlu ediyor gibi. insanlar gidince ufak bir tebessümle kafamı sallıyorum, o esnada dr unda bana baktığından eminim. bir hoş oluyor kesin o anlarda. zira daha önce böyle anlardaki bakışını, suratının şeklini görmüşlüğüm de var.

bir yerde ayağa kalkması gerekti ve önümden geçti, ben bişi dedim, ama kendime söylüyordum, ona söylediğimi sandı, önümde durdu, hiç bu kadar yakınlaşmamıştık birbirimize. çok hoş bir andı. "ne oluyor lan" dedim hatta içimden :)

sonra sakızı olup oladığını sordum. son bir tane kaldı dedi. "sonuncusu kaldıysa vermek istiyor musunuz" dedim, "son sigara değil neticede" dedi. bozuldum içten içe. çünkü son sigara da olsa ben verirdim ona. ben ondan bir şeyi esirgemezdim. neyse. sonra yine paketi vermek yerine, bana uzattı, alamadım bir türlü, çünkü yapışmış sakız pakete. neyse içeri bir anda 3 hasta geldi. ben sakızı almaya çalışıyorum o bırakmıyor paketi. sonra "siz alın" dedi ve bana paketi uzattı. siz ne lan. o an kesinlikle siz dedi. SİZ NE LAN. kibarlık olsun diye mi uzatıyor paketi, cimri mi, yoksa salak mı.. neyse bende paketi çöpe atmak yerine tuttum elimde, 10-15 daki ka sonra ona uzattım, "belki paketi geri istersiniz" diyerek. aldı, paketin içine baktı, sonra çöpe attı. ben de "birine uzatırken öyle tutmayın, o kişiye verin, öteki türlüsü çok sinir bozucu oluyor" dedim. bakışı kırıldı. üzüldüm. "ben de böyleyim, ne yapak apla" gibi bir anlama gelecek bir şey dedi. her zamanki gibi alttan aldı, kendini değersizleştirdi. ah be doktor. ben mallaşıyorum senin yanında, senin de benden aşağı kalır bir yanın yok ama.

bir yerde göz göze geldik. normalde kaçırmam ben gözlerimi. gözlerimi devirerek kapıya doğru baktım, o anda bana baktığına eminim. bir flört anı'ydı o an.

sonra bitti hastalar. bu hemen tel i cebine attı, ayağa kalktı, ben bir şey sorcaktım dedim. oturdu tekrar. gülümseyerek bana baktı, uykuyla ilgili bizim birederin sorunun sordum, ilacı bir yere yazmasını istedim. teşekkür ettim ben ona, o da çok kibarca rica ederim dedi ve kalktım gittim.

bu da dünün hikayesi.

böyle işte.

1 ay kadar kaldı ve bizde bir gelişme yok.

ee ama dr benle flörtleşiyor arada. abla title ını da takamıyoz bana. ee ben potansiyel bir partner değil miyim be dr? inanılmaz güzellikte birisi olsam, bir bakan yine baksa, o da iş atardı bana. zaten onun bir şey yapması için dışardan bir onay alması lazım. yoksa güvenli sınırlarından dışarı çıkamaz.

en iyisi benim de bir şey yapmamam. nasılsa bir şey olcaksa olur. neticede azeri gitaristimize ben senden hoşlanıyorum dedim de noldu. gitti memleketine. hala nadir de olsa aklıma geliyor. hem sonra hayatıma giren hangi erkeğe ne dediysem neticede ne oldu ki? şuna da iyi ki şunu demişim diyebileceğim bir anım yok.

sonuçta erkeğin kendisi kocaman bir adım atmadıktan sonra ben ağzımla kuş tutsam da bir önemi olmuyor. hayat bana bunu gösterdi defalarca kez.
ordan gidicem ve bir daha dr u görmüycem. bunu bilmek çok can sıkıcı. ama napalım bizim de kaderimiz böyleymiş. (23-04-16, 15.42)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder